Ahlaki İkilemlerde Kişinin Verdiği Kararlar Ayna Nöronlarının Aktivitesi Tarafından Öngörülür.

Özet: UCLA araştırmacıları, acı verici olaylar yaşayan başkalarını izlerken insan beyninin buna nasıl tepki verdiğini araştırdı. Çalışma, sinirsel tepkilerin, insanların ahlaki ikilemlerle karşılaştığı zaman başkalarına zarar vermekten kaçınmaya meyilli olup olmayacaklarını öngördüğünü bildiriyor.

Kaynak:UCLA

Savaş zamanı. Siz ve diğer mülteciler düşman askerlerinden saklanıyorsunuz. Bebeğiniz ağlamaya başlıyor, ağzını elinizle sesi engellemek için kapatıyorsunuz. Elinizi çekerseniz, ağlama sesi herkesi öldürecek olan askerler tarafından dikkat çekebilir. Eğer çocuğunuzu boğarsanız, kendinizi ve diğerlerini kurtarabilirsiniz.

70’ler ve 80’ler TV dizisi “M.A.S.H.” ın son bölümünde dramatize edilen bu durumda olsaydınız ne yapardınız?

Yeni UCLA çalışmasının sonuçları, bilim insanlarının, insanlar başka birinin acı çekmesini izlediğinde beynin nasıl cevap verdiğine dayanarak iyi bir tahmin yapabileceklerini gösteriyor. Çalışma, bu tepkiler insanların ahlaki ikilemlerle karşılaştıklarında, başkalarına zarar vermekten kaçınmaya meyilli olup olmayacaklarını öngördüğünü buldu.

UCLA’daki Ahmanson-Lovelace Beyin Haritalama Merkezi’ndeki Nöromodülasyon Laboratuvarı direktörü ve çalışmanın kıdemli yazarı olan Dr.Marco Lacoboni “Bulgular bize ahlakın doğasının ne olduğuna dair bir fikir veriyor.” dedi. “Bu kendimizi ve beynin kendi doğamızı nasıl şekillendiğini anlamak için temel bir soru.”

Frontiers in Integrative Neuroscience’da yayınlanan çalışmada, Lacoboni ve meslektaşları ayna nöronları analiz etti. Ayna nöronlar, biri bir eylemi gerçekleştirdiğinde ya da sadece bir başkasının aynı eylemi gerçekleştirmesini izlediğinde eşit şekilde tepki veren beyin hücreleridir. Ayna nöronlar insanların taklit yoluyla öğrenmelerinde ve diğerlerine karşı empati kurmalarında hayati bir rol oynarlar.

Birinin acı çektiğini görürken ürktüğünüzde -“sinirsel rezonans” adı verilen bir fenomen- ayna nöronlar sorumludur.

Lacoboni, sinirsel rezonansın hem bilinçli olarak düşünmeyi hem de başkalarının duygularını değerlendirmeyi gerektiren karmaşık sorunların üstesinden gelme biçimlerinde önemli bir rol oynayıp oynamadığını merak etti.

Bunu bulmak için, 19 gönüllüye 2 adet video izlettirildi: bunlardan biri, derialtı iğneyle bir eli delmek ve diğeri nazikçe ipekten bir çubukla ele dokunmayı içeriyordu. İkisi sırasında da, araştırmacılar gönüllülerin beyin aktivitesini ölçmek için fMRI makinesini kullandı. 

Araştırmacılar daha sonra katılımcılara savaş sırasında ağlayan bebeği içeren senaryo, bir bombanın birkaç kişiyi öldürmesini önlemek için başka bir kişiye işkence yapma olasılığı ve AIDS’i iyileştirmek için araştırma hayvanlarına zarar verip vermeyeceği gibi çeşitli ahlaki ikilemlerde nasıl davranacaklarını sordular. 

Katılımcılar ayrıca, ahlaki ve daha az nitelikli nedenlerle zarara yol açma istekliliğini ölçmek için iki hafta ağır işten kaçınmak amacıyla başka bir kişiye zarar vermek gibi dünyayı daha da kötüleştireceği senaryolara da yanıt verdiler.

Lacoboni ve meslektaşları, el delme videosunu izlerken diğerlerinden daha fazla sinirsel rezonansa sahip olan insanların, varsayımsal ikilemde bebeği susturmayı seçmelerinin daha az olası olduğunu öne sürdüler ve bunun doğruluğunu kanıtladılar. Gerçekten de inferior frontal kortekslerinde, empati ve taklit için beynin ana bölümü, yoğun aktivite olan insanların bebeği susturmak gibi doğrudan zarar vermeye daha az istekliydiler.

Ancak, araştırmacılar insanların beyin aktivitesi ile daha fazla kişinin hayatını kurtarmak için bebeği susturmak gibi, daha büyük iyilik için bir kişiye varsayımsal olarak zarar verme istekleri arasında hiçbir bağlantı bulamadı. Bu kararların daha bilişsel, düşünsel süreçlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Bu çalışma, başkalarının acısına duyulan içten ilginin ahlaki ikilem kararlarında nedensel bir rol oynadığını fikrini doğrulamaktadır. Başka bir deyişle, bir kişinin bebeği susturmayı reddetmesi, yalnızca kişinin bu eylemi yaparken kendi rahatsızlığından değil, bebekle ilgilenmesinden de kaynaklanır.

Lacoboni’nin bir sonraki projesi, bir kişinin ahlaki ikilemlerdeki karar vermesinin, mevcut çalışmada hedeflenen beynin bölgelerindeki aktiviteyi azaltarak veya artırarak etkilenip etkilenmeyeceğini araştıracak.

Lacoboni, “İnsanların başkalarının acısına duyduğu endişe miktarını etkileyerek karmaşık ahlaki kararları değiştirmek için beyin stimülasyonunu kullanıp kullanamayacağımızı görmek büyüleyici olurdu”, “Başkalarının refahına yönelik endişeleri artırmak için yeni bir yöntem sağlayabilir.” dedi.

Lacoboni, araştırmanın şizofreni gibi kişilerarası iletişimi zor kılan rahatsızlıklardan musdarip insanlara yardımcı olabileceğini söyledi.

Araştırmanın orijinali: Frontiers in Integrative Neuroscience’da Leonardo Christov-Moore, Paul Conway ve Marco Iacoboni tarafından “Deontolojik İkilem Tepki Eğilimleri ve Başkalarına Zararın Algılayıcı Motor Temsilleri”.12 Aralık 2017’de çevrimiçi yayınlandı. doi:10.3389/fnint.2017.00034

 

Çeviren: İrem Kesimoğlu

Kaynak: neurosciencenews

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content