ALEGERNON’A ÇİÇEKLER – DANIEL KEYES

            Aile içi eğitim ve disiplin, insanların potansiyellerini hem oluşturan hem de yok edebilen en güçlü anahtarlardır. Bu hikâyede göreceğiz ki kendisine ait huzurlu ve modern dünyaya göre küçük bir yaşantıya sahip olan fırın işçisi Charlie Gordon’un azmi, hayatındaki olması gereken taşları yerine oturtacak. Charlie Gordon’un zekâsı, bir insanın sahip olması gereken zekadan çok daha düşüktür ama karakterimiz bu durumdan çok sıkılmıştır. Kendisi okuma-yazma öğrenmek için bir okula bile yazılır lakin anlayacağınız üzere Charlie’nin durumu anormaldir. Bu durum uzmanların dikkatini çeker ve Charlie’ye psikolojik bir deneyde denek olma teklifini götürürler. Karakterimizin en büyük isteği de zeki olmaktır, haliyle zeka seviyesini yükselteceği iddia edilen bu deneye katılmayı kabul eder. Deney önceden Algernon adında bir denek fare üzerinde yapılmıştır ve başarılı sonuç vermiştir. Bu durum Charlie’nin zeki olma motivasyonunu arttırmıştır. Kitapta görüyoruz ki psikologlar Charlie’den her gün ilerleme raporu yazmasını ister. Deney seyir halindeyken yazılan günlük raporlar oldukça gerçeği yansıtmakta olup okuyucu için de başlarda biraz zorlayıcı gelmektedir. Çünkü ilerleme raporu en başta inanılmaz yazım hataları ve anlam bozuklukları ile doludur, sonlara doğru ise raporun en güzel halini -adeta bir yazar yazmış gibi- Charlie’den okuyoruz. Evet, deney tahmin ettiğiniz üzere başarılı oluyor lakin bu kitapta önemli olan Charlie’nin bilişsel ve sosyal gelişimine tanıklık etmek ve bunu yaparken Charlie’nin kazandığı farkındalıklardan yararlanıp önemli bakış açıları kazanmak. Charlie anlıyor ki aslında o da bir çocuktu, onun da bir aile hayatı oldu ve birçok düşüncesini ailesinden aldı. Onun kafasındaki sözler, Algernon’a duyduğu kıskançlık bile aslında onun içindeki sözler değildi. O sözler annesine, babasına, yakınlarına, akrabalarına hatta sokaktan geçen birisinin sessiz bakışlarına aitti. Kısacası bize, biz topluma aitti. Aile içi disiplin demiştik değil mi? Evet, Charlie maalesef ki yanlış bir aile disiplininden geçmişti ve bunun sonucunda şefkat nedir hiç bilemedi, koşulsuz bir şekilde sevilmek nedir hiç bilemedi. Zannetmişti ki eğer çok zeki olursa arkadaşları olacak, insanlar onu sevecek çünkü sevilmenin tek koşuluydu zeki olmak Charlie için. Gelişen zekâsı ile ailesi tarafından yanlış muamele gördüğünü fark ediyor ve ekliyor ki: “Geçmişin gölgeleri beni bacaklarımdan yakalamış, aşağıya doğru çekiyor.” En önemli anahtarlarımız yanlış olduğunda onları eritip de doğru biçime sokmak nasıl da zordur değil mi? Charlie üzerinde yapılan deneyden sonra psikoterapistine şu farkındalığını anlatıyor: “Ben bir insanım. Ben ameliyattan önce de bir insandım.” Charlie geliştikçe aslında o özendiği çok zeki olma özelliğinin ona getirdiği farkındalıklarla baş etmeye çalışıyor ve kitap biraz felsefi bir havaya bürünüyor, kendini bulmaya çalışıyor. İnsanlarla daha çok etkileşime geçip pembe gözlükleri çıkardığı zaman Charlie anlıyor ki konuştuğu insanların hemen hemen hepsi aslında yalan söylüyor. Kimi gerçekten yalan söylüyor, kimi hisleri hakkında yalan söylüyor, kimi de gerçekten saklanıyor. Karanlığın neden ışığa tercih edildiğini merak etmeye başlıyor ve içsel bir izolasyona giriyor. Kahramanımız adeta bir Rus Edebiyatı karakterine dönüşüyor ve kanaat getiriyor ki: “Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.” Ara ara güldüren ara ara masumiyetiyle içimizi ısıtan ve çoğunlukla bizi içselliğimizle baş başa bırakıp düşündüren bu kitabı okumanız eminim ki sizler, sevgili okuyucularımız için güzel bir deneyim olacaktır. Sevgiyle kalın, bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Rüya Kolçak

KAYNAKÇA

Keyes, D.,(2015), Algernon’a Çiçekler, Koridor Yayınları.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content