Aynalar Hayvan Zihinleri Hakkında Bize Neler Anlatıyor ?

Metnin aslı: https://www.theatlantic.com/science/archive/2017/02/what-do-animals-see-in-the-mirror/516348/

     Birkaç hafta önce, The Guardian’daki bir editör, bir su kütlesindeki yansımasına bakan kel kartal görüntüsünü tweetledi. Bir kartalın kendisine sert bir bakış attığı bu fotoğrafın üstüne son zamanlarda haberlerde yer alan herhangi bir şeyin metaforu değil diye yazdı.

     Bu Atlantik’teki iş arkadaşlarımdan birini şu soruyu sormaya teşvik etti:” Kartallar, kendi yansımalarını tanıyabilecek kadar kabiliyetliler midir?

     Pekala.

     1838 Martında, genç ve az bilinen biyolog Charles Darwin de aynı soruyu sormuştu. Londra Hayvanat Bahçesi ziyaretinde, Jenny adlı bir orangutanın kafesine adım atmış ve Jenny bir aynayla oynarken hayretler içinde onu izlemişti.

     Jenny aynayı inceledi, öptü, yüz şekilleri yaptı ve yaklaşırken vücudunu kıvırdı. Jenny aynada ne görmüştü? Kendisini tanıyabilmiş miydi? Ve belki de en önemlisi, bunu nasıl söyleyebiliriz?

     Psikolog Gordon Gallup Jr. bir asırdan fazla bir süre sonra  bir yol ortaya attı. 1970 yılında, aynaya alıştırılmış 4 esir şempanzeyi  anestezi ile uyuttu ve kaşlarına kırmızı boya dokundurdu.  Tekrar ayna karşısına geçtiklerinde ve yansımalarını yakaladıklarında, tam olarak insanların yapacağını yaptılar- suratlarına bakakaldılar ve kaşlarına dokundular. Maymunlar, tersine, kırmızı damgalı yüzlerine hiçbir harekette bulunmadılar. Yani Gallup ‘maymunlar kendilerini aynada tanıyamadılar’ sonucunu çıkardı. Fakat şempanzeler tanıyabildi.

     Gallup’a göre birinin yansımasını tanıması, ileri bir zihin gücünün gerekliliğini gösterebilir. Dahası, birinin ayna görüntüsündeki  ben-tanısı ‘kendi kavramını’ gösterir, bu veriler de insan dışı formlarda ‘ben kavramının’  ilk deneysel ispatı gibi nitelendirilebilir.

​     Gallup’un ayna testi, hayvan zekası araştırmalarındaki en meşhur ve tartışmalı tekniklerden biridir. Bu test farklı onlarca türde aynı koşullarda uygulanmıştır. Eğer bir hayvan vücudundaki işareti yoklarsa (yansımadaki değil), ve eğer işaretli alanla normalden daha fazla etkileşime geçerse, testi geçer. En sonunda, bu ‘kendini tanımanın’ işaretidir. Bu çalışmalar, hayvanların ‘benlik duygusuna’ -kendi bedeni veya görünüşünün zihinsel temsiline- sahip olduğunu destekler. Muhtemelen, Gallup’un da defalarca tartıştığı gibi, bu  ‘öz farkındalığı’ işaret eder.

Video içinhttps://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=Okmkn30D0NU

     Bazı hayvan türleri test üzerinde tutarsız performans sergiler. Şempanzeler ve orangutanlar net bir şekilde geçmiştir ama her zaman değil. Happy isimli bir asya fili 2006 da gerçekten büyük bir aynaya bakarak  kendi gövdesi ile kafasındaki bir işareti inceledi ve testi geçti, fakat diğer iki fil başarısız oldu.

     İddiaya göre katil balinalar ve şişe burunlu yunuslar da testi geçmeyi başarmışlardır fakat onlar maymunlara ve fillere göre daha az beceriklilerdir.

     Ayrıca maymunların Gallup’un ufuk açıcı çalışmasıyla başlayan ve on yıllarca devam eden korkunç bir sicili de var. (hilebaz maymun vakası önemli bir örnektir.)

     Fakat 2010 yılında Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden Abigail Rajala, ilgisiz deneylerin bir parçası olarak kafa implantları ile donatılmış laboratuvar maymunlarının bir kısmının kendilerini aynada kontrol ettiklerini fark etti.

     Aynı maymunlar daha önce bir işaret testinde başarısız olmuştu ama şimdi onlar garip bir şekilde  kafatası süslerini inceliyorlardı. Daha sonrasında cinsel organları gibi vücutlarının görünmeyen kısımlarını bile incelemeye başladılar. Rajana ve meslektaşlarına bu konuyla ilgili ‘ Bu hayvanların kendilerinin farkında olduğunu objektif olarak iddia edemeyiz, tüm parçalar bunu önermek için var’ demiştir.

Video içinhttps://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=w4nM4Gd7ybg

     Tüm bu çalışmalar Gallup’ı ikna etmemişti. Gallup maymunların, testlerden geçemeseler dahi,aynaları kullanarak gizlenmiş objeleri tespit edebileceklerini savunuyordu. Yansımaları, kendilerini fark edemeseler de anlayabiliyorlardı. Test sırasında kafalarına takılmış aletler olduğunu düşünürsek ,belki de dikkatlerini sadece kafalarındaki bu ağırlığını hissettikleri ama göremedikleri şeylere verdikleri için değerlendirme yapmaları zorlaşıyordu.

     Ayna testin hayvanlar aleminin bu entellektüel kesimi üzerinde başarısız olması insanlar üzerinde başarısızlıkla sonuçlanması kadar şaşırtıcı karşılanmadı. Bir çok psikolog 18-24 ay arası çocukların büyük bir çoğunluğunun testi geçebileceğini varsayıyordu .Ancak yapılan çalışmalar bunun yalnızca Batı ülkeleri için geçerli olabileceğini gösteriyor. Simon Fraser Üniversitesinden Tanya Broesch araştırmaları sonucunda,82 Kenyalı çocuktan yalnızca 2 sinin ayna testinden geçebildiğini gösterdi.Aynalar elbette Kenya’da da mevcut ancak Kenya’daki bir ev için, Amerika’da olduğu gibi her evde bulunması gereken eşyalar değiller.Bu yüzden çocukların çoğu -hatta aralarında 6 yaşı geçenler dahi- aynadaki yansımalarına bakakalıp, alınlarındaki ize dokunma girişiminde bulunmuyorlardı.

     Broesch ve konu üzerine araştırma yapan diğer araştırmacılar,Fiji,Peru ve Zambia gibi batı dışındaki diğer ülkelerde de benzer sonuçlara ulaştılar. Oysa bu insanlar da ,testten geçemedikleri halde,kendi varlıklarının farkındalardı.O halde test gerçekte neyi ölçüyordu? Örneğin Broesch’ın belirttiğine göre Kenyalı çocuklar aynadaki yansımalarını farkediyor ancak yansımalarına karşı hangi tepkide bulunacaklarını bilmiyor görünüyorlardı. Bu durum şu şekilde açıklanabilir; Batı ülkelerinde çocuklar, küçük ve kırsal yerlerde büyüyenlerden farklı olarak, aktif katılım ile öğrenmeye teşvik ediliyorken diğer küçük topluluklarda ise çocuklar öğrenmeyi taklit etme ve gözlemleme ile gerçekleştirme eğilimindelerdir. Bu nedenle aynaya yansıyan işaretli yüzlerini gördüklerinde, bu işaretin bir yetişkin tarafından kendisine konulduğunu ve belli bir amaca hizmet edebileceklerini düşünürler ve işarete dokunmaya ya da işareti silmeye yönelik davranışlardan kaçınırlar.

     Ayna testinde başarısız olan diğer türler için de benzer açıklamalar sunabiliriz. Bazı goriller testte başarısız olmuşlardır fakat doğrudan göz temasında bulunmak goril topluluğu için tehdit sayılır. Köpekler başarısız olmuştur fakat köpekler koku duyusunun görselden daha önemli olduğu bir dünyada yaşıyorlar. Bu hayvanlar, aynada bir iz gördükten sonra, işareti hiç algılamayabilir, ne yapılacağını bilemeyebilir, umurunda olmayabilir.

       Ayna testinin bize söylediği şey, şempanzelerin ve orangutanın, empati kurabileceği ve kolayca yorumlayabileceği bir şekilde, belirgin yansımalara tepki göstermesidir.

     Belki de testi uygulayan insanlar hakkında, test edilmekte olan insanlardan (veya hayvanlardan) daha fazla bahseder.

     Debby Kelly’ e göre, Ayna testinin ikili doğası ( geçiyorsunuz ya da başarısız oluyorsunuz) aynı zamanda bir sorundur, çünkü kendini tanıma tümüyle var olduğunu ya da hiç olmadığını varsayar.

     Bir türün sıralama yapması mümkündür. Mesela Clark’ın fındıkkıranlarını ele alalım.  Vahşi doğada bu hayvanlar fındıkları gömüyorlar fakat başka bir fındıkkıran tarafından izlendiklerini bildiklerinde kendilerini hemen dizginliyorlar. Geçen yıl Kelly’nin onları açık bir aynaya yerleştirdiği zamanki durum buydu: yansımayı bir tüfek ve potansiyel hırsız olarak gördüler ve fındıklarını gömmekten kaçındılar.

     Ama Kelly onlara buzlu ve bulanık bir ayna verdiğinde, özgürce gömdüler.

     Fındıkkıranlar normal bir ayna ile karşılaştıklarında başarısız oldular, ancak bulanık bir ayna karşısında testi şekilde geçmeleri daha olasıydı.

     Kelly; bulanık aynaya baktığında, kuşların kendilerini hareket ve gölgeleriyle tanıyacaklarını savundu. Ama açık bir aynaya baktıklarında, bu ayna onlara kendi vücutları hakkında tanımadıkları, çok yabancı özellikleri de gösterir. Hepsinden önce, bu tarz yüzeyler doğada nadir olarak bulunur. Fındıkkıranların karşılaştığı yansıtıcı yüzey çeşitleri, bulanık aynaya daha benzer: göllerin, akarsuların veya su birikintilerinin yüzeyleri gibi.Kartallara dönecek olursak; Kartallar kendi yansımalarını tanıyacak kadar zeki mi? Dünyevi olarak bir fikrimiz yok.

     Frans de Waal’ı yorumlayacak olursak, hayvanların ne kadar akıllı olduklarını bilecek kadar zeki değiliz ve daha iyi öz farkındalık ve kendini tanıma testlerine ihtiyacımız var.Kartallar kendi tanıdığı yüzüne ya da rakip olarak algıladığı yüze bakıyor olabilir.

     Başlangıçta meslektaşımı cevapladığımda, kartallar bir şeyi avlamak ya da yemlemek için bakınıyor dedim, ki bu da haberlerde yer alan herhangi bir şeyin metaforu değildir. Bu bir şakaydı ama aynı zamanda ayna testiyle alakalı tüm tartışmayı belirtti. Kısacası bu durum biraz da hayvanların aynada yansıdığıyla ilgili ve aynı zamanda kendimizi aynadaki yansımamızda nasıl gördüğümüzle ilgili.

Çeviren: Esra Kardelen Yöyen, Erva Kaygun, Şevval Özkaya, Ebrar Özdemir

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content