Benliğin Savunma Mekanizmaları 2 – Ne kadar Savunmadasınız?

Herkese Merhaba! Yeni eğitim-öğretim yılında tüm öğrenci arkadaşlarıma başarılar dileyerek başlamak istiyorum satırlarıma… Hem öğrenip hem de eğleneceğimiz, farkındalığımızın ve bilgeliğimizin artacağı bir eğitim yılı olmasını umuyorum hepimiz için.

İstanbul Medipol Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne başladığımda, temel olarak öğrendiğim bilgi Psikolojinin tanımıydı. Psikoloji “davranışı ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilim dalıdır”. Son derece basit ve açıklaması kolay gibi görünen bu cümlenin ne derece derinleşebileceğini, özellikle insan davranışı ve zihinsel süreçlerinin ne kadar kompleks bir yapıya sahip olduğunu gün be gün öğrenmek kelimenin tam manasıyla hayret ve ilham verici! İnsanı anlama ve anlamlandırma çabası içerisinde sayısız çalışmalarda bulunan ve bugün modern psikolojiye ışık tutan tüm bilim insanlarına sonsuz saygıyla…

Geçen ayki sayımızda Sigmund Freud ve Anna Freud’un, benliğin savunma mekanizmaları üzerine yapmış oldukları çalışmalardan ve egonun savunma mekanizmalarından bahsetmiştim. Bu ayki yazıda ise ego savunmalarının henüz paylaşmadığım kısmını aktarmak hedefimdi. Yine aynı hedefe ulaşmak istesem de bu sefer farklı bir yoldan ilerleyeceğimi belirtmek isterim. Benliğin savunma mekanizmaları üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde savunma mekanizmalarının; psikopatolojiler, kişilik bozuklukları, psikolojik rahatsızlıklar ve bağlanma stillerine ilişkin ipuçları barındırdığı gözlemlenmiştir. Bu sebeple savunma mekanizmalarını daha iyi anlamak ve diğer kavramlarla ilişkilendirebilmek adına; savunma mekanizmalarının İmmatür, Nevrotik ve Matür  Savunma Mekanizmaları olarak üç ana başlık altında incelendiği bir çalışmayı referans alarak konuyu derinleştirmeyi tercih ettim. Kişilerin hangi savunma mekanizmalarını, yaşamlarının hangi dönemlerinde kullandıkları; onlar hakkında bazı ipuçları barındırıyor ve bizler Psikolojinin Sherlock Holmes’ları olarak bu ipuçlarını takip etmeyi seviyor olabiliriz. Öyleyse İmmatür Savunma Mekanizmaları ile başlamaya ne dersiniz?

 

 

İmmatür Savunma Mekanizmaları

İmmatürün kelime anlamı olgunlaşmamış demektir. İmmatür savunmalar ise en ilkel savunma türleri olup erken çocukluk döneminde kullanılmaktadır. Birazdan bahsedeceğim bu savunmaların yetişkinlik döneminde kullanılması kusurlu ya da gelişmemiş bir ego yapısına işaret etmesinin yanı sıra kişilik bozuklukları ve psikopatoloji ile de ilişkilendirilebilir.

Pasif Saldırganlık : Bireyin stres faktörleri ile baş etmek için geliştirdiği, saldırgan davranışlarını dolaylı bir biçimde gösterdiği bir savunma mekanizmasıdır. Psikanalitik görüşe göre anal dönemle ilişkilendirilen pasif saldırganlık, çocukların dürtüleri ile benliği arasındaki ilk çatışma olarak kabul edilmektedir. Örneğin annesi ya da bakım vereni tarafından cezalandırılmaktan kaçınan bir çocuğun korku duyarak dışkısını boşaltmamasıdır. Öfke, küskünlük veya kin gibi duygular; itaatkar bir görüntü altında gizlenmeye çalışılmaktadır.

Yansıtma : Kişinin kendisinde varlığını kabul edemediği duygu ve düşünceleri başkasına atfetmesidir. Örneğin başarısız olduğunda kişinin bir başka kişiyi başarısızlığının sebebi olarak suçlaması, kendini değersiz hissettiği için başkalarının onu küçümsediğini düşünmesidir.

Dışa Vurum: Bilinçdışındaki dürtü ve istekleri kontrol edebilmek için kişilerin sözel olarak ifade edemedikleri gerginliği, yıkıcı eylemler ile ortaya koymasıdır.

Yalıtım : Bireyler yalıtım savunma mekanizması ile kabullenemediği, benliğinde çatışmalara neden olan olumsuz deneyimlerin yarattığı duygu ve dürtülerin etkisini zayıflatarak kontrol sağlamak istemektedir.

Bölme: İlkel savunma mekanizmalarından biri olan bölme; bebeğin yaşamının ilk aylarında olumlu ve olumsuz deneyimlerine göre nesneleri iyi – kötü olarak ayırmasıdır. Örneğin fiziksel ihtiyaçları giderildiğinde anne “iyi anne”, açlık durumunda ise anne “kötü annedir”. Yetişkinlikte ise kişilerin birbirine zıt duygu ve davranışlarının sürekli yer değiştirmesi, çevrelerindeki insanları tamamen iyi ya da tamamen kötü olarak kutuplaştırmaları, kişinin kendisi ile ilgili imgelerinin sürekli olarak yer değiştirmesi bölme savunma mekanizmasına örnek teşkil edebilir. Bölme savunma mekanizması kullanımının; borderline, narsisizm ve şizoid kişilik bozuklukları ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Değersizleştirme: Değersizleştirme savunma mekanizmasının özellikle narsistik kişilik bozukluğu olan bireylerde sıkça kullanıldığı görülmektedir. Kişilerin kendi benlik değerini  koruyabilmek için dış dünyayı değersizleştirmeleridir.

Otistik Fantezi : Sıklıkla çocukluk döneminde kullanılan bu savunma mekanizması ile çocuklar olumsuz ve acı verici olaylar karşısında ruhsal bütünlüğünü korumaya çalışmaktadırlar. Gerçek yaşantılarında tatmin edemedikleri isteklerini hayal dünyasında doyurmaktadırlar.

Yadsıma : Diğer savunma mekanizmalarının temelini oluşturduğu kabul edilen ve ilkel bir savunma mekanizması olan yadsıma; kişide gerginlik oluşturabilecek durumların bilinçdışında yokmuş gibi yapılması olarak nitelendirilmektedir.

Yer Değiştirme: Kişiler kendilerine rahatsızlık hissi veren ancak tehdit içeren nesne yerine daha güvenli ve kolay olan bir nesneye hislerini yönlendirerek gerilimden kurtulmaktadırlar. Örneğin patronuna sinirlenen birinin öfkesini patronu yerine eşine yöneltmesidir. Freud bu savunma mekanizmasının pek çok korku ve fobiler ile ilişkili olduğunu öne sürmüştür. Örneğin bir bireyin babasına karşı duyduğu korku yerini, atlara karşı duyulan bir korkuya bırakabilir.

Disosiyasyon : Kişiler acı verici ve travmatik olaylar karşısında bölme ve bastırma savunma mekanizmasını bir arada kullanarak mevcut durumla başa çıkmaya çalışmaktadır.

Rasyonalizasyon : Kişiler bastırdıkları içgüdüsel duygu ve davranışlarına akla yatkın bir yorum getirerek, davranış ve isteklerini haklı çıkarma yoluna gitmektedirler.

Bedenselleştirme: Özellikle çocukluk döneminden itibaren duygularını sözel olarak ifade edemeyen ya da etmesine izin verilmeyen kişilerin duyguları, fiziksel bazı hastalıklar olarak vücut bulmaktadır. Migren, cilt hastalıkları, ülser gibi rahatsızlıklar ile yaşanan gerilim dışarı atılmaktadır.

 

 

Nevrotik Savunma Mekanizmaları

         Nevrotik savunma mekanizmaları da immatür savunma mekanizmaları gibi, yaşamın ilerleyen döneminde kullanılmaya devam edildiğinde kişinin işlevselliğinde bozulmalara yol açabilmektedir. Ego yeterince güçlü olmadığında bu savunma mekanizmalarına başvurmaktadır.

Karşıt Tepki Geliştirme: Kişiler kabul edemediği dürtü ve duygularının aksi yönünde tavır geliştirmektedir. Saldırgan davranışlar gösteren kişinin aslında insanlardan korkuyor olması, birine karşı öfke ve kin duyulduğu halde o kişiye karşı aşırı sevgi ve şefkat içeren davranışlarda bulunulması gibi…

Yapma – Bozma: Katı bir süper ego varlığında kişi; kabullenemediği ya da toplum tarafından hoş karşılanmayacak bir davranışta bulunduğunda, yaşadığı gerilimi azaltmak için davranışını telafi edecek bir tutum (özür dilemek, sadaka vermek, birine iyilik yapmak vb.)  sergilemektedir.

Psödo Altruizm: Yine katı bir süper ego varlığında kişiler, doyuramadıkları arzularını bastırmak yerine onları etraflarındaki kişilere aktararak dolaylı bir şekilde doyum yaşamaktadırlar. Yansıtma ve özdeşim kurma savunma mekanizmaları bir arada kullanılarak, kişiler özdeşim kurdukları nesnelerin başarıları ile doyum sağlarlar.

İdealleştirme: Kişiler kendi eksik ve kusurlu yönlerinden duydukları rahatsızlıktan kurtulmak için idealize edebileceği bir nesne seçmektedir. İdealizasyon yapan kişi, idealize ettiği kişinin olumsuz yönlerini yok sayarak onu mükemmel kabul etmektedir.

Bu açıklama bana biraz aşkı çağrıştırdı. Ne dersiniz? Aşık olunan kişi aşk bitene kadar mükemmel değil midir? Ve “aşkın gözü kördür” mü? Belki de yaptığımız sadece bir süre idealleştirme savunma mekanizmasını kullanmaktır ?

 

Matür Savunma Mekanizmaları

         Matür yani olgun savunma mekanizmaları diğerlerinin aksine sağlıklı bir id, ego ve süper ego varlığına işaret etmektedir. Güçlü bir ego yapısına sahip olan kişilerin adaptasyon sürecine yardımcı olmaktadır.

Yüceltme : Toplumca hoş karşılanmayacak dürtü ve isteklerin, işlevsel bir forma dönüştürülmesidir. Örneğin saldırgan duygulara sahip birinin dövüş sporları ile ilgilenmesi…

Mizah: Kişinin duygu, düşünce, dürtü ve isteklerini mizah yoluyla ifade etmesidir. Bu şekilde olayların ciddiyeti azaltılarak kişi yaşadığı gerilimden kurtulmuş olur. Burada önemli husus; kişiler mizahı gerçeklikten kopmadan kullanmaktadırlar.

Beklenti : Kişilerin tehlikeli durum beklentisinde, egonun sinyal anksiyetesi ile savunmacı bir pozisyona girmesidir. Aslında “savaş ya da kaç” mekanizmamızı harekete geçiren savunma mekanizmasının, temelde bu mekanizma olduğu yorumunu yapabiliriz. Örneğin trafiğe ilk defa çıkan bir sürücünün dikkatinin çok yüksek olmasının yanı sıra yaşanması muhtemel olumsuzluklar için beklentisi de çok yüksektir.

Baskılama: Bastırma savunma mekanizması ile benzerlik gösterse de baskılama bilinç düzeyinde gerçekleşmektedir. Kişi gerginlik yaratan durumu o an için yok saymakta, problemi düşünmeyi ertelemektedir.

        

Kaynak : İlkem İNCE – “Büyüklenmeci ve Kırılgan Narsisizmin Ego Savunma Mekanizmaları ve Psikolojik Rahatsızlıklar ile İlişkisinin İncelenmesi” / Yüksek Lisans Tezi / İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Psikoloji Ana Bilim Dalı Klinik Psikoloji Bilim Dalı – İstanbul – Eylül – 2020

 

Semanur Erdal

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content