DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR

 

Dissosiyatif bozukluklar, belirli şartlar altında kalındığında herhangi birinde belirebilecek bir uyum sağlama yani adaptasyon ve koruma mekanizmasıdır. İlk önceleri travmatik yaşanmışlıkları atlatma amacıyla kullanılmışken zaman içinde patolojik bir sürece evrildiği ve bir bozukluk/hastalık olarak adlandırıldığı görülmektedir. Çok fazla sayıda çocukluk çağı travmaları ile karakterizeleşmiş olan dissosiyatif bozukluklar; aile içi şiddet, fiziksel istismarla birlikte duygusal ve cinsel istismar bulunmasından dolayı adli bilimler ile özellikle adli psikiyatri ve adli psikoloji ile yakından ilişkilidir.

Hissiyatsızlık, kişinin ruhunun ölümü gibidir. Sadece vücudumu kestiğimde yaşadığımı fark ediyorum. Kendime acı çektirmenin getirdiği zarar, düşlediğim intihar günümün önündeki bir çukur sanki. Sanki acı çektirdiğimde kendime oraya gidemiyorum. Söylenecek çok fazla şey var ,suçluluk ve utançla örülü hem beni saklayan hem de sakladığım. Ben, ben değilim artık, ben artık başka bir haldeyim ve ben artık kendimde değilim. İnsana yönünü kaybettiren ve onu kukla haline getiren tek şey yalnızca başka birinin acısını yaşıyormuş gibi katlanabildiği ve sürekli kanayan kendine ait yaraları. Hem başka insanların hem de geçmişlerinin kanattığı ve hiç kapanmayacak olan yaralar. 

Bir Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu Vakasına Ait Sözler 

 Erken 1880’li yıllarda Pierre Janet vasıtasıyla yalnızca histeri hâdiselerinde görülen bir durum olarak tanımlanan dissosiyasyon, gündelik yaşamda karşılaşılan “kısa süreli olarak beliren yabancılaşma hissi”, “konuşmada kopma”, “otoyol hipnozu”, “gündüz hayal kurma”, gibi durumları da içine almaktadır. Klinik yönden genel dissosiyasyon kanısını, birbiriyle ilişkili fakat bağımsız parçalar gibi düşünebiliriz. Bu gaye ile Steinberg, dissosiyatif bozuklukları beş ana dissosiyatif gösterge içinde örgütlemiştir. Bunlar depersonalizasyon, amnezi, kimlik konfüzyonu, kimlik değişimi ve derealizasyondur. (Tekin, M., & Tekin, A., 2014).

  Dissosiyatif Bozukluklar ve Temelde Sebepleri 

Her fert, çocukluk çağında stresli olaylarla karşı karşıya kalır ve bunun sonucunda normal şartlar sağlandığında travmatik bir süreç gözlenmez. Fakat hem bu stres kaynağı olan olayların yoğunluğu hem ortaya çıktığı çevre ve de aile şartlarının uygunsuz olması bu yaşantıları sarsıntılı bir sürece eğriltebilir. Travmatik hal, objektif tehdit ile subjektif başa çıkabilme yetisidir. Bu süreç esasında bir “travmatik girdap” tır ve yaşantıda aksatmaya sebep olur. Varoluşsal nitelikteki bu tehdide karşın elverişli bir reaksiyon göstermenin olanaksızlığı ise “travma paradoksu” diye adlandırılır.  Erken yaşlarda başlamış olan ve sürekli olarak yinelenen bu travmalar ise dissosiyasyonun esas sebebini oluşturur. (Derin, G., & Öztürk, E., 2018).

 Depersonalizasyon-Derealizasyon Bozukluğu 

Depersonalizasyon: Gerçeklikte azalma, uzaklaşma ya da kendine ve düşüncelerine, vücutsal hislerine, bedenine ya da hareketlerine dışarıdan bir göz gibi bakma.(ör. Algılarda dalgalanmalar, zaman idrakinin bozulması, duygusal ve/ya da fiziksel kayıtsızlık kendiliğin gerçek dışılığı veya yokluğu). (Şar, V., 2018). Depersonalizasyon, kişinin bilişsel süreçlerinden veya vücudundan ayrılma hissiyatının bulunduğu ya da kendi vücuduna dışarıdan bir gözlemciymiş gibi baktığı, hep veya tekrarlanan yaşantıların bulunması olarak tarif edilmektedir. Depersonalizasyon bozukluğu bulunan hasta kişi, aklının veya bedeninin ayrıldığını, dışarıdan bir göz ile gözlendiğini veyahut kendini rüyadaymış gibi hissettiğini söylemiştir. (Öztürk, 2017)

Derealizasyon: Kişinin dışında bulunan dünyanın gerçekten farklı oluşu veya kişinin çevreden uzaklaşmasıdır. (ör; kişilerin veya çevrenin/nesnelerin cansız, çarpık, gerçekdışı, gerçekten uzak, rüya gibi, puslu ve sisli olarak algılanması) (Şar, V., 2018)

Şahıs için çevredekiler, eşyalar, nesneler ve duyguları sanki bir hayal ve rüya gibidir ve bu anda dünya; çarpık, sisli veya cansız olarak hissedilebilir. (Öztürk, 2017).

Dissosiyatif rahatsızlık hem sağlıksal anlamda hem medyatik anlamda merak uyandırıcı psikiyatrik hastalık belirtileri olmasına rağmen ayrışık ve tutarsız teşhis nitelikleri sebebiyle klinisyenleri son derece sınırlamaktadır. Dissosiyatif işaretler hastanın ve klinisyenin içinde yaşadığı sosyokültürel ve topluma ait özelliklerden son derece etkilenmektedir. Koyulacak tanının seçenekleri içinde kaybolmadan, esirgemeden ve açık fikirli olunması, dikkatli klinik yorumların yapılması, standart değerlendirme araçlarının kullanılması ve sürekli olarak yığılan bilimsel bilginin de yardımıyla bu hasta grubunun doğru tanı ve tedavi alması konusunda yararlı olacaktır.

Özgesu DUMAN

1 thought on “DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR”

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content