Garip Bir Tedavi: EMDR ve Travmanın İyileşmesi

EMDR’ın neden bu kadar yardımcı olduğunu hala bilmiyoruz fakat TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) üzerindeki etkisi açık.

Kökeni hakkındaki hikayeler oldukça garip olabilir. Duyduklarım arasındaki en acayiplerinden biri şöyle: 1987’de merhum psikolog ve araştırmacı Francine Shapiro hatırladığı sıkıntı dolu anıları sebebiyle üzgün bir şekilde park boyunca yürüyordu.  Gözleri ileri geri hareket ederken, parkın görülmeye değer yerlerini incelerken, gittikçe rahatlamaya başladığını fark etti. Parkı geçene kadar, kendini önemli ölçüde daha iyi hissetti, artık anılarının sıkıntısını çekmiyordu.

Her nedense, rahatlamasını gözlerinin hareket etmesine atfetmişti ve bunun bir şekilde kendisini onu çok üzen anılara karşı daha az hassas hale getirdiğini varsaymıştı. Bunun, birlikte çalıştığı ve diğer tedavilerden çok az rahatlama elde eden ya da hiç rahatlama elde edemeyen gaziler arasında kalıcı TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) için yararlı bir şeyin tohumu olup olmadığını merak etti. Araya giren üzücü anılar, örneğin parkta deneyimledikleri gibi, TSSB’nin ayırt edici özelliklerindendir.

Bu bana oldukça büyük bir kavramsal sıçrayış gibi görünüyor, parkta yürürken rahatlamaktan savaş travması tedavisine, ama yaptığı sıçrama buydu. Sonradan anlaşılana göre, bir şeyin peşindeydi.

Dr. Shapiro, bu göz hareketi kavramının TSSB için gerçek bir tedaviye uyarlanıp uyarlanamayacağını merak etti. Travma mağdurlarından terapistin görme alanlarında ileri geri hareket eden parmağını takip ederken en üzücü anılarını canlandırmalarını istemek, bu anıları daha az rahatsız edici hale getirebilir mi (“duyarsızlaştırılabilir mi”)? Bu prosedür, insanların travmatik deneyimleri “işlemelerine” yardımcı olabilir mi, böylece bunlar normal bellekte depolanabilir, kolayca erişilebilir, muhtemelen acı verici olur ama artık tolere edilemeyecek kadar korkutucu olmayabilir mi?

Cevap oldukça basit bir şekilde, evet. Ve birçok insan için bu olağanüstü bir hızla gerçekleşebilir.

 

 

TSSB gelişiminin temelinde güvenli bir şekilde deneyimlenemeyecek kadar korkunç olarak algıladığımız anılardan ve duygulardan kaçınma bulunur. Anıların ve ilgili duyguların ortaya çıkmasına izin verirsek, psikolojik olarak bunalacakmış gibi hissedebiliriz. Ve bu yüzden, kendi anı ve duygularımızın kaynayan tenceresinin kapağını tutarak olağanüstü bir enerji harcarız, ortaya çıkabileceklerden korkarız, kapağın altında kaynayan şeyleri hatırlamaktan kaçınırız, yine de her yerde hatırlatıcılar görürüz: tekrarlayan kabuslarda, geçmişi anımsadığımız imgelerde, günlük hayatımızın görüntü ve seslerinde. Kaçınmanın, tencerenin kapağını kapatmanın, korkunç bir bedeli var -tükenmişlik, depresyon, utanç, asabiyet, dünyada hiçbir zaman gerçekten rahat olamama. Ama bu, hayatta kalmamıza müsaade eden tek şeymiş gibi gelebilir ve bu yüzden sağlığımız, ilişkilerimiz, tamamen canlı olma duygumuz yavaş yavaş yıpranırken bile kapağı kapatmaya devam ederiz.

Birçok insan için EMDR çok yoğun ve baskılı gibi görünen bu anıları güvenli bir şekilde deneyimlenebilecek kadar dayanılabilir hale getirir, böylece korkunç güçlerini kaybederler ve geçmişimizin acı verici ama yönetilebilir parçalarına dönüşürler. Travmatik deneyim, otobiyografimizin bir parçası haline gelir- hatırlanması hoş değildir, ancak bunaltıcı veya derinden üzücü değildir. Ve bazı insanlar için, travmadan iyileşme, travma sonrası büyüme olarak bilinen şeye yol açar; derin bir ıstırap yolculuğundan geçip sağlam bir şekilde, belki yara izleriyle ama aynı zamanda başkalarının ıstırabına karşı içgörü ve derin bir empati ile çıkmanın getirdiği bir tür bilgelik ve şefkat.

Düzinelerce çalışma EMDR’nin psikolojik travma için etkili bir tedavi olduğunu bulmuştur. TSSB tedavisinde en azından diğer kanıta dayalı travma tedavileri kadar etkilidir. Hatta daha iyi bile olabilir; çeşitli çalışmalar EMDR’nin TSSB tedavisinin bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve uzatılmış maruz bırakma dahil olmak üzere (travma ile ilgili anılara ve ilgili duygulara kademeli ve gittikçe artan şekilde uzatılmış hayali(zihinsel) maruz bırakmayı gerektiren terapi) diğer metotlarından üstün olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, EMDR’nin üstünlüğünü gösteren çalışmaların çoğu çok küçük örneklemlere dayanmıştır (güvenilmezliğiyle kötü şöhretli biçimde) veya başka metodolojik sınırlamalara sahiptir, yani EMDR’nin asıl üstünlüğü cevaplanmamış bir soru olarak kalmaktadır.

EMDR’nin nasıl çalıştığı da bir gizem olarak kalmakta. Metodun ‘’Nasıl?’’ olduğu, eylem mekanizması kapsamlı bir şekilde incelendi, fakat bulgular hala ikna edici değil. Bazı araştırmacılar, göz hareketlerinin gerekli bile olmadığını, ‘’hayali maruz bırakmanın’’ terapötik ilişkinin güvenliği ve desteğinde tencerenin kapağını kaldırdığı, ilerlemeyi açıkladığını savunuyorlar. Diğer çalışmalar tam tersini ortaya koyuyor ve göz hareketlerinin fark yarattığını buluyorlar. Yakın zamanlı bir meta analizde (var olan çalışmaların bir sentezi), Pim Cuijpers ve Amsterdam’daki meslektaşları, bu noktada EMDR’nin neden işe yaradığını veya göz hareketlerinin gerçekten kritik bir rol oynayıp oynamadığını basitçe söyleyemeyeceğimiz sonucuna vardılar. Ancak Cuijpers ve meslektaşları EMDR’nin TSSB’nin tedavisinde etkili olduğu konusunda hemfikirler.

EMDR ile ilgilenmeye 1988 yılında ABD’de Bosnalı mülteciler için bir klinikte çalışırken başladım, yakın zamanda bir meslektaşım bu yöntem konusunda eğitim almış ve ona ciddi şekilde travma geçirmiş yaşlı bir hastaya -şimdiye kadar karşılaştığım en kötü TSSB semptomları olan Bosnalı bir adam, semptomlar geleneksel terapi veya psikiyatrik ilaçlarla azalmadı- yardım etme mücadelemi anlattıktan sonra bana bunu önermişti. Bana tedavinin nasıl işe yaradığını söylediğinde, ilgisizce güldüm. Kulağa çılgınca geldiğini söyledim. Kökenindeki hikâye tek başına beni soğuttu. Bu, tedaviyi destekleyen birçok kanıtın bulunmasından önceydi. Kulağa doğru olamayacak kadar garip geliyordu.

Fakat çaresizdim. Başka ne deneyeceğimi bilemiyordum. Danışanım olağandışı bir acı çekiyordu. Izdırabını durdurmak için iki defa kendini öldürmeyi denemişti. Kardeşlerinden biri gözünün önünde vurulmuş, diğeri ise dehşet verici bir şekilde ağır ağır işkence edilerek öldürülmüştü. Ve danışanım, Kuzey Bosna’da boyunca etnik temizlik yaparken küçük kırsal köyünü işgal eden Sırp milliyetçileri tarafından gaddarca dövülmüş ve bilinçsiz hale getirilmiş.

Ve bu nedenle EMDR eğitimi aldım. Bir tercümanla birlikte çalışarak, ikimiz de şüphe ve endişeyle dolu, danışanımıza tedaviyi teklif ettik.

Savaşın siviller üzerindeki etkisini anlatan War Torn (Savaştan Zarar Görmüş) kitabımda “A Strange Cure” (Garip Tedavi) adlı hikayemde terapiyi detaylı olarak anlatıyorum. Burada basitçe şunu söyleyeceğim: Şimdiye kadar bir parçası olduğum en yoğun tedavi deneyiminin, travma anılarının tüm korkunç yoğunluğuyla tekrar deneyimlendiği, beş seansından sonra bu daha önce yıkıma uğramış, intihara eğilimli adam sakinleşmişti, gülümseyen, yıllardır ilk defa ilaçsız uyuyan ve tekrar sosyal olarak diğer insanlarla sosyalleşmeye ilgi duyan biri haline geldi. Her seansta, belirli bir travma anısını büyük bir yoğunlukla yeniden yaşadı ve seans boyunca, anı dönüştü, imge değişti ve yoğunluk azaldı, bu da kendisini daha hafif ve dikkate değer ölçüde daha rahat hissetmesine neden oldu.

Deneyimlerime göre, EMDR bazı insanlara muazzam derecede yardımcı oldu ve bazılarının sadece başını ağrıttı. Hala neden bazı insanlar için bu kadar iyi çalıştığını ve diğerleri için hiç işe yaramadığını bilmiyorum. Ancak Londra’daki Broad Street pompası hikayesinde olduğu gibi, pompa mikrop teorisi bunun neden mantıklı olduğunu açıklayamadan çok önce kolera salgınını durdurmak için kapatılmıştı, bazen işe yarayan şeyi, neden işe yaradığını anlamadan önce yapıyoruz. Bu, aslında günümüzdeki tüm başlıca psikoterapiler için doğrudur: Genel olarak yardımcı olduklarını biliyoruz, ancak bunun neden böyle olduğuna dair kanıtlar belirsizliğini koruyor (Cuijpers ve diğerleri, 2018).

Uyarı niteliğinde bir not: EMDR’nin TSSB’yi çözmede yardımcı olduğuna dair kanıtlar açık olsa da en tutkulu savunucular şu anda metodu en iyi kanıtların desteklediğinin ötesinde pazarlama eğilimindeler. Bu tüm mental sağlık sorunları için her derde deva olan bir ilaç değildir ve EMDR tedavisi sırasında zihne ve beyne tam olarak ne olduğu ile ilgili iddialara rağmen bunu gerçekten hala saptayabilmiş değiliz. Eğer travma etkilerinden mustaripseniz, belki EMDR’ın “Neden” kısmı çok da önemli değildir. Muhtemelen rahatlama ve acıyı geride bırakmanın bir yolunu sunması yeterlidir.

 

Çevirmen: İlayda Yonca Utku

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content