Önemsenmeyen Şeyleri İncelemenin Bir Savunması Olarak:Uzaylılar ve Robotlar

Alışılmadık konuları incelemek, insan doğasına dair derin iç görüler sağlayabilir. Pek çok psikoloğun lisans üstü okulda erken öğrendiği bir ders ciddi konulara odaklanmaktadır. Bize hem açıkça hem de üstü örtülü olarak, büyük teorik çerçeveler ve tartışmalarla bağlantılı uzun geçmişe ve çok sayıda literatüre sahip olan fenomenlere odaklanmamız öğretildi. Gerçekten de bunlar genellikle konferans görüşmelerine, yüksek etkili bilimsel yayınlara, prestijli işlere ve hibe finansmanına yol açan türden araştırma soruları olarak çerçevelenir. Kolektif enerjimizi konulara yoğunlaştırarak alanımız büyük miktarda kanıt biriktirir, modellerini geliştirebilir ve yeni keşifler yapabilir.

Bunların hepsi iyi ve güzel. Ancak sosyal psikolog Paul Rozin’in bir zamanlar ünlü bir şekilde insan doğası anlayışımızdaki boşluklar olarak tanımladığı şeye yol açabilir (Rozin,2007). Rozin’in kendi çalışmasında yemeğin psikolojide kavramsal bir boşluk olduğunu, insan yaşamının ve deneyiminin büyük bir parçası olduğunu ancak psikoloji ders kitaplarında ve araştırma programlarında neredeyse tamamen bulunmadığını belirtti (Rozin,1999). Joe Henrich, kültürel çeşitliliğin böyle bir başka boşluk olduğuna işaret etti. Henrich’e göre Batı eğitimli, sanayileşmiş zengin demokrasilerin örneklem olarak çok fazla temsil edilmesi yönüyle psikoloji TUHAFTI. Ve tartışmalı bir şekilde bu örnekler, insanların nasıl düşündüğü, hissettiği ve davrandığı açısından her zaman büyük ölçüde insanlığın geri kalanını temsil etmiyor (Henrich, Heine, and Norenzayan, 2010). Daha yakın zamanlarda, Jamile Krems, Keelah Williams, Jessica Ayers, Athena Aktipis gibi araştırmacılar ve artan sayıda diğer araştırmacılar, özellikle evrimsel psikolojide kadın sosyalliğinin dinamiklerinin de büyük ölçüde göz ardı edildiğine dair ikna edici bir iddia ortaya attılar (Ayers, et al., 2022; Krems, et al., 2016; Krems, et al., 2020; Williams, et al., 2022).

Geçmişte bir noktada bu konuların her biri muhtemelen ciddi değildi. Ama bugün bir psikoloji doktora öğrencisi olursanız, öğrenci danışmanının sizi bu konuların herhangi birinden uzaklaştırılması pek de olası değildir. Peki ya uzaylılar? Veya robotlar? Yoksa pişik güçler mi? Muhtemelen bu konulardan uzak durmalısınız değil mi? Muhtemelen enerjimizi bu tür ciddi olmayan konulara odaklayarak öğrenebileceğimiz pek bir şey yoktur. Yoksa var mı?

 

Ya Evrende Yalnız Değilsek?

X-Files’ı (1993’te başlayan ve 11 sezonu olan bir bilimkurgu dizisi), özellikle uzaylılar ile ilgili bölümleri oldukça sevmişimdir. Ama onlarla tanışmaya nasıl tepki verebileceğimize dair bir makale yayınlayacağımı asla tahmin edemezdim. Yine de yaklaşık 4 yıl önce öğrencilerden oluşan bir ekip ve ben tam da bunu yaptık.

Bir gün kendimi gezegenler arası girişim (Interplanetary Initiative) denen bir şeyin toplantısında buldum. Uzayda bir insan geleceği hakkında düşünmek için farklı disiplinleri bir araya getirmeyi amaçlayan üniversitemde oluşan yeni bir girişim… Ve NASA’da çalışabilecek türden insanlar dışında farklı mesleklerden insanlar istiyorlardı. Elbette astronomlar ve mühendisler, dans profesörleri ve meraklı bir sosyal psikolog da vardı. Birkaç ay önce cevaplamayı umdukları bir dizi büyük soru üzerinde beyin fırtınası yapmaya başladılar. Bunlardan biri şuydu: Yalnız olmadığımızı öğrendiğimizde ne olacak? X-Filas’a âşık olduğumdan beri, birçok astrobiyolog, X-Files yayınlanmaya başladığında gerçekten birleşmemiş olan bir alan, yakında başka bir yerde yaşam kanıtı bulabileceğimize giderek daha fazla ikna oldu. Belki genlerimizi manipüle etmeye, ineklerimizi sakatlamaya ve gezegenimizi ele geçirmeye niyetli gri şekil değiştiriciler değil ama, Mars veya Avrupa’daki canlı veya ölü mikroplar ve hatta belki öteki gezegenlerdeki biyo-imzalar olabilirdi… Böyle bir keşfin kolektif ruhumuz üzerinde nasıl bir etkisi olabilir? Politikacılar ve bilim adamları aslında onlarca yıldır bu konuda endişeleniyorlar. Ancak hiç kimsenin insanlara sistematik bir şekilde nasıl hissedeceklerini veya tepki verebileceklerini sormamasına şaşırdım.

Binlerce katılımcıyla yapılan bir dizi çalışmada tam da bunu yaptık ve insanların olumsuz duygulardan çok olumlu duygular yaşayabileceklerini tahmin ettiklerini gördük (Kwon, Bercovici, Cunningham, and Varnum, 2018). Daha sonra diğer birkaç toplumda ve insanlardan akıllı “DÜNYA DIŞI ZEKA” yaşamının keşfi hakkında düşünmeleri istendiğinde tekrarladığımız bir model üstüne çalışmalarımızı geliştirdik. Hem Likert ve diğer anket ölçümlerini kullandığımızda hem de ücretsiz yanıtların duygusal tonunu analiz etmek için bir bilgisayar programı kullandığımızda hep aynı şeyi gördük. Belki de bu varsayımsal bir durumda insanların düşündüğü şeydir ve gerçekten de bu tür sezgiler gerçekte nasıl davrandığımızla çoğu zaman eşleşmez. İnsanlara geçmiş bir keşif duyurusunun gerçek haberlerini sunduğumuzda da aynı modeli gördük. Bu model ise Marslı bir göktaşı üzerinde fosilleşmiş uzaylı mikropların keşfedildiğine dair artık büyük ölçüde çürütülmüş bir iddiadan oluşuyordu.

Böyle bir keşfin bizi nasıl etkileyeceği neden önemli? Yeni başlayanlar için cevap hemen burada. Ayrıca böyle bir keşfin üstesinden gelmeye hazır olup olmadığımız konusunda pek çok kafa karıştırdık.  Sonuçlarımız, oldukça soğukkanlı bir tür olabileceğimizi gösteriyor. Sezgisel dünya anlayışımıza meydan okuyan keşiflere (güneş merkezli bir güneş sistemi, doğal seçilim yoluyla evrim, kuantum mekaniği ve diğerleri) rağmen, büyük ölçüde sakin kalıp yolumuza devam etme veya katılımcılarımız dan birinin ifadesiyle “Çok heyecanlanırdım! Bununla ilgili bulabildiğim her şeyi internette okurdum.  Bir grup arkadaşıma mesaj atardım ve sonra öğle yemeği yemeye giderdim.” diye tepki gösterip günlük yaşamımıza devam etme eğilimindeyiz.

İş Çalan Robotlar

Peki ya iş çalan robotlar? Peki iş çalan robotlar ciddi olmayan bir konu mu? Josh Jackson ve meslektaşları tarafından yazılan bir makaleyi okuyana kadar ben de öyle düşünürdüm (Jackson, Castelo, and Gray, 2021). Binlerce katılımcıyı da içeren bir dizi çalışmada, robotlarla ekonomik rekabet tehdidinin, insanları diğer gruplara ait insanlara karşı daha az önyargılı hale getirebileceğini buldular. Örneğin, robot kaygısı yüksek olanların farklı ırklardan ve göçmenlerden insanlara karşı kaygıları daha düşük olduğu belirlendi. Benzer şekilde robotların giderek artan bir şekilde insan işçiliğinin yerini alacağına dair düzmece bir haber okuyan kişilerde, çeşitli dış gruplara yönelik ön yargılarda da azalma gösterdi. Yine başka bir çalışmada iş çalan robotların işaretleri, insanların grup dışı üyeleri, çocuklarının eşleri ve liderleri olarak kabul etmeye istekli olmalarına yol açtı. Başka bir çalışmada, Jackson ve ekibi, insanlardan farklı ırk grupları ve insanlar arasında parayı paylaşmaları istendiğinde de bunu buldu, insanlara yönelik bir ilgi oluşmuş oluyordu. Potansiyel alıcılar içerisinde robot işçiler de varsa bu tahsisler, para paylaşımını daha adil hale getirdi.

Otomasyon, geniş bir endüstri yelpazesinde yayılmaya devam ediyor. Gerçekten de bu noktada makale yazabilen veya sanat yarışmaları kazanabilen yapay zekâ programlarının yükselişi göz önüne alındığında çok az endüstri bu sisteme karşı bağışıklık kazanmış olacak gibi görünüyor. Bu değişimlerin ekonomik ve toplumsal sonuçları hararetle tartışıldı. Ancak bu gelişmelerin büyük ölçüde beklenmedik sonuçlarından biri artan otomasyonun aslında gruplar arası ön yargıyı ve insanlar arasındaki çatışmayı azaltabilmesidir.

Ya da Jackson ve meslektaşlarının ifade ettiği gibi: “Robot işçileri daha belirgin hale geldikçe, ırksal ve dinsel farklılıklar da dahil olmak üzere gruplar arası farklılıklar daha az önemli görünebilir ve ortak bir insan kimliği algısını (yani panhümanizm) teşvik edebilir.”

Üst kimliklerin gruplar arası önyargıyı azaltmak için kullanılabileceği fikri yeni değildir. Ancak ortak bir kimlik duygusu yaratmak ve sürdürmek zor olabilir. İş çalan robotların tehdidi bunu yapmanın çok etkili bir yolu gibi görünüyor.

 

Çevirmen: Muhammet Gençkal

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content