Geçmişten Günümüze Hipnoz

 

Kabul edip uygulayan da var, kabul etmeyip karşı çıkan da… Hipnoz, geçmişten günümüze gerek uygulanış biçimi gerekse temel varsayımları ile birçok bilim insanı tarafından merak edilmiş, günümüzde de birçok tartışmayı beraberinde getirmiş bir yöntemdir. Hipnoz hakkında araştırma yaparken varlığı veya yokluğundan ziyade işe yarayıp yaramadığı bilgisi üzerinden gitmenin daha sağlıklı olacağını düşündüm. Bunu incelemek için tarihine bakmak bizleri faydalı sonuçlara ulaştırabilir. Cidden, nedir ve nereden çıkmış bu hipnoz?

Hipnoz bilinenin aksine bir uyku durumu değil; uyku ve uyanıklık arasında olup telkin almayı kolaylaştıran değiştirilmiş bilinç durumudur. Hipnoz altında olan kişi, gerçeğin farkındadır. Birey terapistin söylediği her şeyi duyar ve tepki verir. Bilinçli olarak yapılan bir hipnoz sonrasında kişi her şeyi hatırlar.

Eski toplumlarda hipnoz bilinmeden uygulanmıştır. Kutsal kitapların olmadığı, büyünün, dinin ve tıbbın bir arada kullanıldığı dönemde ortaya çıkmıştır. Eskiden trans halinin kutsal olduğuna inanılırdı ve ilk Hristiyan inanışına göre hipnoz büyücülükle iç içeydi. Edinilen belgelere göre hipnoz ilk kez Yunanlılar tarafından uygulanmış (hipnoz kelimesi Yunan tanrısı Hypnos’dan gelmektedir) ve gerginlikleri azaltmak için kullanılmıştır. 18. Yüzyıla kadar yaygın olan bu görüşler, yüzyılın sonlarına doğru bir tedavi yöntemi olarak kabul gördü. Franz Anton Mesmer (1734-1815) 1779’da ‘canlı magnetizm’ teorisini ileri sürmüştür ve modern hipnoterapinin babası olarak anılır. Hipnozu iyileşmeye yönelik kullanan ilk kişi Mesmer’dir. Zaman içinde kullandığı teatral yöntemler nedeniyle şarlatan olduğu gerekçesiyle Viyana’da çalışması yasaklanmış, o da çalışmalarına Paris’ te devam etmiştir. Ünü birçok kitleye ulaşmış ve uygulamaları Avrupa’da Mesmerizm olarak adlandırılmıştır. Mesmer’in farkında olmadan kullandığı yöntem telkin kavramıdır. Çalışmalarının başarılarını arttıran bir diğer faktörde plesebo etkisidir. Elbette hipnoz altındaki kişinin beklentisi ve telkine yatkınlığı tedaviyi daha da başarılı bir hale getiriyordu. Bu süreçten sonra Mesmer’in Paris’te çalışması da yasaklandı.

Yazımın başında söylediğim tartışmalar bu dönemden itibaren başladı desem yanlış olmaz. Çünkü içlerinde Benjamin Franklin (1706-1790) dahil birçok bilim insanından oluşan bir ekip hipnozu detaylıca araştırdı ve iyileşmelerin plesebo etkisinden başka bir şey olamadığını söylediler. Franklin: ’Hipnoz sadece hayal gücünün birkaç tık yükseltilmesi sanatıdır.’ derken bundan bahsetmiştir.

Hipnoz denilince aklıma gelen ilk isim şüphesiz Sigmund Freud’du. Freud hipnoz tekniği ile bir takım zihinsel ayrışmaların yaşandığını fark etti. Fakat hem eserlerinde hem de ona yönelik belgelerde ilk ortaya attığı hipnoz buluşunun zaman içinde fazlasıyla evrildiğini ve değiştiğini söyleyebilirim. Freud bazı vakaların sorunlarının çocukluklarında yaşadıkları birtakım problemlerden kaynaklandığına ve bu problemleri bilinçdışına bastırdıklarına inandı. Bunun içinde hipnoz tekniğiyle var olan anıya ulaşmanın ve duygusal bir boşalım sağlamanın faydalı olabileceğine inandı. Gerçekten de vakaların çoğunun yaşadığı belirtiler kısa da olsa gözlemlenmiyordu. Fakat belirli bir süre sonra bu tedavinin kalıcı olmadığına ve yaşanılan duygusal boşalımın bir şekilde yeniden oluştuğunu fark etti. Aslında kişi yaşadığı semptomlara bir anlam yüklemişti ve bu durum hipnoz ile ortadan kalkmıyordu. Bu nedenlerle farklı bir yol izlemeye başladı. Breuer ile birlikte konuşmanın kişi üzerinde duygusal rahatlama sağladığını ve en önemlisi kişide iç görü oluşturduğunu keşfettiler. Söze dökme sayesinde istedikleri tedavi gerçekleşiyordu ve daha kalıcı oluyordu.  Kişi tarafından, akla gelen her şeyin aktarılmaya çalışılması hatta duraksamalar, kekeleme, cümleyi toparlayamama, kelime hataları gibi birçok faktör Freud için tedavinin bir parçası haline geldi.  Hipnoz Freud’un çalışmalarında kalıcı olarak kullandığı yöntem değil en başta en sağlıklı olana ulaşmak için farkındalığını arttıran bir yöntemdi diyebiliriz.

Tartışmalar geçmişten günümüze süregelmiştir ve hipnoz üzerindeki çalışmalar bugünde psikolojinin araştırma konusudur. Yaygın olarak duyduğumuz hipnoz birçok ülkede alternatif tıp olarak yerini almıştır. Fobileri olanlar, öğrenme eksikliği olanlar, sigarayı bırakmak isteyenler, cinsel problem yaşayanlar, uykusuzluk, sinirlilik ve daha birçok sorun yaşayan insanlar için hipnoz yöntemi kullanılmaktadır. Bilinçli bir zihin hipnozun etkisi altına girdiğinde, düşüncelerin artan etkileri direkt olarak bilinçaltına ulaşır ve harekete geçer. Çünkü geçmişte yaşanan olaylar ya da deneyimler yani tüm anılar bilinçaltında gizlidir. Yaşanılan anılar sadece zihinde kalmaz bedeninizde de olumsuz etki bırakabilir. Deprem yaşamış olan bir bireyin üzerinden zaman geçmesine rağmen uykusuzluk problemi yaşaması buna örnek verilebilir. Değişimler bilinçli olarak ortaya çıkmaz. Beklenmedik anda ve zamanda ortaya çıkar. Bugün, yapılan yöntemin amacı kişiyi telkin etmek ve rahatlatmaktır. Birçok ülkede, konunun eğitimini almış doktor ve klinik psikologlar tarafından yalnızca tedavi amacıyla hipnoterapi uygulanabiliyor. Sanılanın aksine hipnoz bir uyku durumu olmadığı için kişinin o noktada takılı kalması veya uyanamaması gibi bir durum söz konusu değildir. Hipnoz altında olan bir kişinin bilinci yerinde olduğundan istemediği veya zorlandığı noktada hipnozdan çıkabilir. Bazı insanların hipnoza giremediği de doğru bir bilgidir. Hipnoterapistlere göre hipnoz için gönüllülük ve konsantrasyon gereklidir ve bunları sağlayamayanlar hipnoz olamaz. Hipnozun bazı vakalar da işe yaradığı ama bazı vakalarda da var olan semptomların belirli bir süre içinde ortaya çıktığı veya hiç işe yaramadığı yadsınamaz bir gerçek.

Sonuç olarak hipnoz üzerine geçmişten günümüze çalışmalar devam etmekte, kimileri gerekli olduğu ve faydalı bir tedavi yöntemi olduğunu savunurken kimileri karşı çıkıp sadece telkinden ibaret olduğunu öne sürmüştür. Bilimsel çalışmalar arttıkça hipnoz üzerindeki sis perdesi de aralanacaktır.

 

Yazan: Elif Ateş

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content