Farkındalık Temelli Bilişsel Terapi
7 Aralık 2022Biriciklik
10 Aralık 2022
Gerçeğin Tokadını En Son Ne Zaman Yediniz?
Gerçeğin tokadı birçok farklı şekilde karşımıza çıkar. Bazen öyle şiddetlidir ki daha çok bir yumruğa benzer; sevdiğimiz bir kişinin ölümü, ciddi bir hastalık veya yaralanma, engelli bir çocuk, bir kaza, bir suça maruz kalma, iflas, ihanet, yangın, sel veya başka bir afet... Bazen ise tokat daha naziktir; bir başkasının bizim istediğimiz şeye sahip olduğunu anladığımızda hissettiğimiz kıskançlık hissi, başkalarından ne kadar kopuk olduğumuzu anladığımız anlardaki o yalnızlık hissi, kötü muameleye maruz kaldığımızda hissettiğimiz öfke ve gücenme anları, aynadaki yansımamızı görüp de gördüğümüzden hiç hoşlanmadığımız zaman ortaya çıkan şok hissi, başarısızlık, hayal kırıklığı veya reddedilme durumlarındaki acı veren hisler.
Hepimiz hayatımız boyunca bu tokatlardan çokça yemişizdir; hayatın bize darbe vurduğu o anları kastediyorum. Tokat bizi şoke eder, canımızı yakar ve dengemizi bozar; ayakta durmakta zorlanırız ve bazen de düşeriz.
Bazen tokat, geçmişin bir parçası olur; geçici bir andır, kısa ve ‘kaba bir uyanma’ hali. Bazen ise bizi kendimizden geçirir ve ne yaptığımızın farkında olmadan günlerce veya aylarca sarsılırız. Fakat hangi şekilde karşımıza çıkarsa çıksın şu kesindir: gerçeğin tokadı acıtır. Bu tokadı beklemiyoruzdur, bundan hoşlanmayız ve kesinlikle bunu istemeyiz.
Peki hayat canımızı yaktığında huzura ve tatmine nasıl ulaşırız? Kendimize şefkatli ve farkındalıkla muamele etmek için vakit ayırmak belki acımızı yok etmeyecek fakat bu acıya değer katacaktır.
Biz kendimize şefkat göstermeyi öğrenmeye başladığımız zaman bu kendimizle kuracağımız güzel bir ilişkinin başlangıcı olacaktır. Şefkat kelimesi (ingilizce: compassion) ‘birlikte acı çekmek’ anlamına gelir. Fakat artık anlamı daha da geniştir: ilgili bir şekilde başkasının acı çektiğini fark etmek ve ona yardım etmek, merhamet etmek ve desteklemek için sahici bir istek anlamına gelir.
Kendimize gösterdiğimiz şefkat içsel tatmin için elzemdir; gerçekler bize bir tokat attığında, olabildiğince anlayışlı ve nazik bir yaklaşıma ihtiyaç duyarız. Ama çoğumuz için bunu söylemek yapmaktan kolaydır. Başarısız olduğumuz, hata yaptığımız zamanlarda zihnimizin doğal eğilimi kendimize yüklenmek olur. Zihnimiz büyük bir sopa çıkarıp bizi dövmeyi, düşene bir de kendisi tekme atmayı sever. Bize yeterince güçlü olmadığımızı, olayları daha iyi yönetebileceğimizi, başkalarının daha kötü durumda olduğunu ve bizim aslında şikâyet edecek bir durumumuz olmadığını söyleyebilir. Bize kendimize çeki düzen vermemizi söyleyebilir. Hatta olan bitenin tek suçlusunun biz olduğumuzu da söyleyebilir.
Mesela, sevdiğimiz biri hayatını kaybettiğinde, zihnimiz bizi bu insanı yeterince sevmemiş olmakla, yeterince onun yanında olmamakla, onu ne kadar sevdiğimizi yeterince dile getirmemiş olmakla veya onun ölümünü engelleyememiş olmakla suçlayabilir.
Bu nedenle kendimize nazik davranmayı öğrenebilirsek, çok daha iyi durumda olacağız.
Öz şefkat araştırmacılarından Dr. Kristin Neff’e göre öz şefkatin 3 temel öğesi vardır:
-
Kendimize nazik davranma: işlerimiz yolunda gitmediğinde kendimize nazik davranmamız zorluklarla başa çıkma direncimizi arttırır. Mesela zihnimiz bize bunu da beceremedin gibi eleştirel sözleri yerine ‘üzülme, yanındayım’ diyerek kendimize nazik davranmamıza ve zorluklarla başa çıkma direncimizi arttırır.
-
Paylaşımların bilincinde olma: herkes hata yapabilir, kimse hatasız değildir. Hatasız olmayışımız bizi diğer insanlara bağlayan şeydir.
-
Bilinçli farkındalık: anda olmak, deneyimimizi fark etmektir. Çoğu zaman kendi acımızın farkında olmayız. Şefkatli olabilmemiz acı çektiğimiz gerçeğini kabul etmekten geçer.
Şefkatin fizyolojik etkisi: Dr. Kristin Neff öz eleştiride devreye giren biyolojik mekanizmayı şöyle açıklıyor:
Kendimizi eleştirdiğimizde bedenimizin kendini tehlikeden savunma sistemini, sürüngen beyini kullanmaya başlarız. Bu sistem devreye girer çünkü fiziksel bütünlüğümüze tehdit olduğunda adrenalin ve stres hormonu olarak bilinen kortizol salgılarız, savaş veya kaç tepkisine hazırlanırız. Ama modern zamanlarda tehdit genellikle bedenimize değil, benlik algımızadır. Böylece kendimizle ilgili beğenmediğimiz bir şeyi, bir eksikliğimiz olduğunu düşündüğümüzde, kendimizi tehdit altında hissederiz. Ve soruna saldırırız: yani kendimize saldırırız.
Kendimizi eleştirdiğimizde bu sorun ikiye katlanır çünkü aynı anda hem saldırgan hem de saldırıya uğrayan oluruz. Böylece öz eleştiriyle çok miktarda kortizol salgılarız. Sürekli kendini eleştiren bireyseniz sürekli yüksek düzeyde stresiniz vardır ve sonunda bedeniniz kendini korumak için kendini kapatır ve bütün bu stresle başa çıkabilmek için depresyona girebilir. Depresyon ise kendimizi kapattığımız ve artık motivasyona giremediğimiz bir ruh halidir.
Sonuç olarak gerek ruhsal gerekse bedensel sağlığımız kendimize ne derecede duyarlı ve nazik olduğumuzla ilişkilidir. Şefkat, türümüzün devamı için bir zorunluluktur ve kendine şefkatli davranan insanların çevrelerine de şefkatle yaklaştıkları araştırmalarla gösterilmiştir. Ve şunu da dikkate almakta fayda var: Kendinize nazik davranın, demir atın ve duruşunuzu belirleyin. İşte o zaman, o anda hazineyi bulacaksınız; hayat canınızı yaktığı zaman bile tatmin hep orada olacak.
KAYNAKÇA:
* TavsiyeEdiyorum.com Makale Kütüphanesi Psk. Lebriz Canpoyraz Germen İyi Olmanın Formülü: Kendimize Şefkat Göstermek https://www.tavsiyeediyorum.com
* Harris, Russ (2017), Gerçeğin Tokadı (Litera Yayıncılık)
Merhaba ben Feyza Genç. İstanbul Medipol Üniversitesi Psikoloji Bölümü 4.sınıf öğrencisiyim. Psikopol dergisinde yazar olarak görev almaktayım.