GÜNÜBİRLİK HAYATLAR- IRVİN D. YALOM

“Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.” demiş filozof Marcus Aurelius. İşte yazarımız ve aynı zamanda psikiyatr olan Irvin D. Yalom da bu sonsuz varoluşun küçük bir parçasını işgal eden günübirlik hayatları -gerçek psikoterapi seanslarından derlediği hikayeleri- bize anlatıyor.

Günübirlik hayatlar kitabı Irvin D. Yalom’un psikoterapi seansları sırasında karşılaştığı on gerçek hikayeden oluşmaktadır. Hikayelerin gerçek olması, kendimi o insanların yerine kolayca koyabilmeme ve çözüm odaklı okumama vesile oldu. Her hikayenin karakteri, vakası, zamanı, ve bize kattıkları farklı olsa da bütün hikayelerin teması aynı. Öfke sorunu yaşayan bir kadın, her istediğine sahip ancak bir türlü mutlu olmayı bilmeyen bir iş adamı, insanın bu dünyadaki konumu üzerine düşünen ve bir yandan da kendi acısıyla başa çıkmaya çalışan bir psikolog… Hepsinin yaşadığı zorlukların çıkış noktası ölüm kaygısı. Genellikle altmışyaş üstü hastaları kabul ettiği, onların yaşama, kendi hayatlarına nasıl geç kaldıkları, pişmanlıkları anlatılıyor kitapta. Bu kişilerin çoğunluğu ölüme çok yakın insanlar. Ölüm parodileri ile hayatlarına devam etmekteler ve Irvin’e geliyorlar. Seksen yaşında ve ölüme yaklaşmakta olan Irvin’e…Hatta kitaptan öğreniyoruz ki Yalom, kendi ölüm kaygısı ile baş edebilmek için de terapi almaktadır. Çünkü danışanlarının ölüm kaygısı ile şeffaf bir şekilde çalışabilmesi için öncelikle kendisinin bununla baş edebilmesi gerekmektedir.

Çözülmemiş yas süreçleri, ölümcül hastalığı olan ve ölüme kadar olan süreci yaşarken destek olanlar, ikili ilişkilerinde problem yaşayanlar, geçmişle problemi olup günlük ve sosyal hayatlarına uyum sağlayamayanlar öykülerin diğer teması olarak görülüyor

Irvin D. Yalom kendi öz eleştirisini de yapıyor. Seans sırasında izlediği doğaçlama teknikler bazen terapiyi yükseltirken, bazen de ters tepki verebiliyor. Bu konu ile ilgili bir terapi seansından sonra söylediği sözler dikkate değer.

‘’Biz terapistler, çalışmalarımızda ince bir ayarı tutturabilmek ve hedefi gözünden vuran birer ampirist olmak için uğraşır dururuz. Hastamızın bağlanma öyküsündeki veya DNA dizilimindeki bozuk kısımları tamir edebilmek isteriz. Oysa çalışmalarımızın gerçekliği bu modele uymaz ve genellikle, hastalarımızla çıktığımız keşif yolculuğunda doğaçlama yapmak zorunda kaldığımızı fark ederiz. Eskiden bu duruma sinir olurdum ama şimdi, altın çağım dediğim dönemde, insan düşüncesinin ve davranışının ne kadar öngörülemez ve ve karmaşık olduğuna hayret ederken, kendi kendime sessizce ıslık çalıyorum. Şu an emin olduğum tek bir şey varsa, o da içten ve sıcak bir ortam yaratabildiğimde, hastalarımın, ihtiyaç duydukları yardıma, çoğu zaman tahmin bile edemeyeceğim müthiş yollardan erişeceğidir.’’ (Yalom, 2015, s.82)

Bu kitabın bana kattıkları, günlük yaşantımda, bende ya da çevremde bulunan herhangi bir insanın her şey yaşayabileceği oldu. Yani her insanın kendince zor bir hayatı var, kimisi dışarıdan mutlu, kimisi zengin, kimisi güzel… Ama bir insan her şeye birden sahip olamaz, her şey tamamsa bile mutlaka bir şey eksiktir.

‘’Hayat geçici. Her zaman, herkes için. Ölümü bedenlerimizde taşıyoruz. Ama bunu hissetmek belli bir ismi olan belli bir ölümü hissetmek çok daha farklı bir durum.’’ (Yalom, 2015, s.166)

Ahsen AYAZLARLI

Kaynakça:

Yalom, I, (2015). Günübirlik Hayatlar, Pegasus Yayınları

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content