İNSAN OLMAK

Bugün sizlere çok sevdiğim ve okurken sık sık duraklayıp düşündüğüm kitaplardan biri olan Engin GEÇTAN’ın ‘’İNSAN OLMAK’’ adlı kitabından bahsedeceğim.

Geçtan’ın kitabında, bilimsel olarak kabul görmüş kuramları, kişisel araştırmalarını, gözlemlerini ve klinik deneylerden edindiği tecrübelerini çok rahat bir şekilde yazıya aktardığını görüyoruz. Neredeyse hepimizin yaşadığı genel sorunları bölüm bölüm incelemiş ve anlaşılır bir şekilde gözler önüne sermiş. ‘’Toplumun kişiliğimizde ya da davranışlarımız üzerinde etkileri var mı?’’, ‘’İyi anne-baba nasıldır?’’,  ‘’Baba-oğul ya da anne-kız çatışmaları neden olur?’’, ‘’Neden başarılı olduğumuz bazı zamanlarda bunu haketmediğimizi düşünürüz?’’, ‘’ Günlük hayatımızda karşımıza çıkan en ufak sorunda bile aşırı öfkelenmemizin sebebi ne?’’, ‘’ Değersiz olduğumuzu hissetmemizin nedeni nedir?’’, ‘’ Neden en mutlu anlarımızda bile içten içe kaygılanıyoruz?’’ , ‘’ Sorumluluklarımızın bilincinde miyiz?’’, ‘’ Yalnızlık duygusunu gerçekten yalnız olduğumuzda mı hissediyoruz?’’ gibi soruların cevaplarını kitabı okurken almış oluyoruz. Aynı zamanda da kendi yaşamımızdan veya etrafımızdan izlere rastlıyoruz, okudukça daha önce yaşamış olduğunuz olaylar zihninizde ara ara canlanıyor. Neyi neden yaptığımızı, davranışlarımızın sebeplerini ve sonuçlarını bir bir anlıyoruz.

Kitabı bitirdiğimde hissettiklerime gelecek olursak en önemlisi kendimi, çevremi daha doğrusu insanları tanıma konusunda birçok fikir sahibi oldum. Her ne kadar kendimi tanıyorum desem de bu muhteşem kitabın satırlarında ilerledikçe kendi davranışlarımda fark edemediğim pek çok şeyi net bir şekilde gördüm. Eğer bu kitabı okumayı düşünüyorsanız bir oturuşta okuyup bitirebileceğiniz türden bir kitap değil. Bunun sebebi Geçtan’ın eserinin her paragrafında hatta satırında tespitlerde bulunuyor olması. Bu tespitleri okuyup geçtiğimi söyleyemem çünkü her biri üzerinde düşünülmeyi gerektiriyor. Kitaptan yeterince faydalanabilmek için okudukça değil de okuduklarımın üzerinde düşündükçe bilgileri sindirmeye çalıştım. Okurken dalıp gittiğinizde tekrar geriye dönme ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu yüzden dikkatli okumanızı öneririm.

Kitap toplamda on üç bölümden oluşuyor: Birey ve Toplum, Anne-Baba ve Çocuk, İnsanlardan Korkmak, Öfke ve Düşmanlık, Öfke ve Düşmanlık, Değersizlik Duygusu, Kaygı, Sorumluluktan Kaçış, Yalnızlık, Ortak yaşam İlişkisi, Nevrotik Kısırdöngü, Yaşam ve Ölüm, Kendini Yaşamak, Epilog. Bu on üç bölümden bazılarını sizlere aktarmak istiyorum.

1)Birey ve Toplum

Yazarımız, insanın doğada özgürleşme çabasıyla beraber kendini topluma bağımlı kıldığından ve başkalarıyla beraberken birçok şeyi daha iyi yaptığından bahsediyor. İnsanın politik bir varlık olarak ele alınması ilgimi çeken kısımlardan biri oldu. Geçmişten günümüze kadar değişen algılarımızda bahsedilen konular arasında, eski zamanlarda toplum bilinci ön plandayken günümüzde daha çok bireycilik anlayışı ön planda. ‘’Birey ve Toplum’’ konusunda en etkilendiğim kısım insan ilişkisi hakkında yazarın şu yazdıklarıydı: ‘’ İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan ısınabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar. ‘’ .

2)Anne-Baba ve Çocuk

Yazar bu konusuna, bir insanın ilişkilerinin anne babasıyla başladığını ve bu beraberlikten kalan izlerin bazılarını yaşam boyu sürdüğünden bahsederek başlıyor. Anne-baba ve çocuk arasındaki sorunların başlangıcının her zaman anne-baba olduğunu ve çocukken karşılanmamış ihtiyaçların yetişkinlikte nasıl karşılanmaya çalışıldığından bahsediyor. Çocukluğumuzda deneyimlediğimiz kötü durumların sonuçlarını yetişkinliğimizde varlığını hala görmekteyiz. Ve yazarımızda bunları şu başlıklar altında incelemiş: İnsanlardan korkmak, Öfke ve Düşmanlık, Değersizlik Duygusu, Kaygı. Tüm bunlar çocukluk döneminde kısıtlanmaktan, reddedilmekten, küçük görülmekten, aşırı disiplinden ya da yanlış yönlendirilmek gibi durumların sonucundan ortaya çıkıyor. ‘’Anne-Baba ve Çocuk’’ konusunda en etkilendiğim kısım şuydu: ‘’Bazen anne ya da baba kendisine ilişkin bilinçdışı değersizlik duygularını çocuğuna yansıtabilir ve çocuğunun kişiliğinde hoşlanmadığı kendisini görür. Böyle durumlarda genellikle çocuk ile anne ya da babanın cinsiyeti aynıdır, babanın duyguları oğlunda, annenin duyguları ise kızında yaşanır. ‘’.

3)Sorumluluktan Kaçış

Geçtan bu bölümde insanların sorumluluklarından kaçmak için oluşturulan bahanelerini inceledikten sonra mevcut sorunları görmezden gelmenin yol açabileceği problemleri ele alıyor. Bu bölümde etkilendiğim kısım şuydu: ‘’Kahır ve üzüntü, insanın kendi varoluş alanını daraltabilmesini ve dolayısıyla sorumluluklarını azaltabilmesini sağlar. Böyle bir insan, bir yandan kendini ezdirirken, öte yandan bu nedenle çevresini suçlar. Tüm davranışları acılarının çevresinde örgütlenmiştir. Bu duyguların içinde kendi benliğini yitirdikçe, çevresindeki insanların kendisine layık olduğu şeyleri vermediklerinde yakınmaları da artar. Böyle biri için mutlu bir olay ve iyimserlik ürkütücüdür. Çünkü bu duyguların insanı nereye götürebileceği belirsizdir. Oysa acının sınırları bellidir ve diğer insanlarla ilişkinin sürdürülebilmesini sağlar. ‘’

4)Yalnızlık

Yazarımız burada yalnızlığın çeşitlerini ve narsist kişilerin özelliklerini ele alıyor ayrıca yine çocuklukta doyurulmayan duygusal ihtiyaçların önemine vurgu yapıyor.

Narsist insan hakkında yazılan bir kaç cümleyi size aktarmak istiyorum. ‘’Narsist insan kendisiyle bir tür sevgi ilişkisindedir. Çünkü yalnızdır. İnsanlarla birlikte olduğunda da yalnızdır, ama onlarla ilişki halinde olduğu sanısındadır. Gerçek anlamda ilişki, zaman zaman ortaya çıkabilecek sorunların işbirliği ile çözümlenebileceğini öğrenmiş olmayı içerir. Narsist insanlar işbirliğini öğrenememiş kişilerdir. Çünkü yalnızca kendi görüşlerinin doğruluğuna inanır, diğer insanların duygu ve düşüncelerini anlamak için çaba göstermezler. ‘’

Benim düşüncelerim bu şekildeydi. Kitabı severek okumanızı temenni ediyorum.

Sümeyye TÜRKAN

Kaynakça:

Geçtan, E., (2002), İnsan Olmak, İstanbul, Metis Yayınları

1 thought on “İNSAN OLMAK”

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content