Kadına Yönelik Şiddetin Psikolojik Tarafı

Kadına yönelik şiddet temel insan hakları ve özgürlüklerin ihlali olup, kadın ve erkek arasında eşit olmayan güç ilişkilerinin sonucu olarak ortaya çıkan toplumsal bir sorundur. DSÖ 1998 tarihi raporunda şiddeti, “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması’’olarak tanımlamaktadır. Şiddetin en yaygın görülen şekli, erkeğin kadına ve çocuğa karşı uyguladığı aile içi şiddettir. Şiddet türlerinden bir ya da birden fazlasına maruz kalan kadınların, bedensel, ruhsal ve sosyal açılardan olumsuz şekilde etkilenebildikleri, ancak şiddetin kadın üzerindeki etkilerinin yaşanılan şiddetin türüne, maruz kalma süresine, oluşturduğu riske, kadının sahip olduğu başa çıkma mekanizmalarına veya sahip olduğu sosyal desteğe göre farklılaştığı düşünülmektedir. Özellikle ailesi tarafından sosyal veya manevi desteğe sahip olmayan şiddet mağduru kadınların, şiddet görme süresinin ailesinden sosyal destek alan şiddet mağduru kadınlara oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir
Şiddet mağduru kadınların depresyon, uyku güçlükleri, yaşamdan zevk almama, sinirli ve gergin olma hali, adet düzensizlikleri vb. gibi sorunlar yaşayabildikleri gözlemlenmiş, öfke patlamaları ve yeme bozukluklarına sahip olabildikleri, kendine zarar verme davranışlarının olabildiği belirtilmiş ayrıca toplum içerisinde adaptasyon açısından sıkıntılar yaşayabildiklerini, iş bulmakta zorlandıklarını; maruz kaldıkları şiddetin etkisi ile iş verimliliklerinin düşebildiğini, bunun da dolaylı ya da doğrudan ekonomik haklarından mahrum kalmalarına neden olabildiği gözlemlenmiştir.
Kadına yönelik şiddetin etkileri ele alındığında, fiziksel etkiler ilk olarak düşünülse de, şiddetin psikolojik etkilerinden bahsedilmesi de oldukça önem arz etmektedir. Şiddete maruz kalan kadınların sıklıkla ruh sağlığı sorunları yaşadıkları yapılan pek çok araştırmada belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda, şiddete maruz kalmış kadınların %47.6’sının depresyon, %17.9’unun intihar riski, %63.8’inin travma sonrası stres bozukluğu, %18.5’inin alkol kullanımı, %8.9’unun da madde kullanımı yaşadıkları belirtilmiştir. Yapılan başka bir çalışmada, şiddete maruz kalmış toplam 112 kadınla yürütülmüştür. Bu araştırma raporunda, kadınların %45.5’inin klinik depresyon tanısı aldığı, %41.1’inin orta derecede depresyona sahip olduğu tespit edilmiştir. Yine aynı çalışmada, şiddete maruz kalmış kadınların%91.6’sının çocuğuna fiziksel şiddeti en az bir defa uyguladığı, çocuğuna şiddet uygulama sıklığının ise kadının sahip olduğu depresyon seviyesiyle doğru orantılı arttığı bilgisi mevcuttur.

Aile içi şiddet nesilden nesile geçmekte ve sadece şiddet mağduru olan kadını değil aynı zamanda şiddete tanık olan kişilerin psikolojik durumlarını, özellikle çocukların psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. İlk olarak, şiddetin çocuk üzerindeki etkisi ele alındığında, bebek ile anne arasında oluşan bağın, anne karnında; doğumdan önce başladığı düşünülmektedir. Bu bağlamda, yaşanılan aile içi şiddetin çocuğun hayat kalitesini düşürdüğü ve çocuğun geleceğe hazırlanmasını negatif yönde etkilediği belirtilmiştir.Travmatik olaya dolaylı ya da doğrudan maruz kaldıktan sonra çocuklar; dünyanın artık güvenli bir yer olmadığını, yetişkinlerin artık yeterli koruyucu olmadıklarını, olayların artık öngörülebilir veya kontrol edilebilir olmadığını düşünebilir. Dışsallaştırıcı bozukluklar (saldırganlık, aşırı hareketlilik/hiperaktivite, davranım bozukluğu) yaşayabildikleri, sosyal beceri ve yetkinliklerinin azalması, okul problemleri (devamsızlık, okul başarısının düşmesi), zorbalık, aşırı bağırma, yapışma davranışları, konuşma bozuklukları, yeme bozuklukları) yaşayabildikleri vurgulanmaktadır.

Yanı sıra çocukların öğrenme süreçlerinde taklit ve gözlemin önemli bir rolü vardır. Örneğin annesinin babası tarafından şiddete maruz bırakıldığını fakat görmüş olduğu şiddetten sonra bir şey olmamış gibi aile yaşamlarına devam edildiğini gözlemleyen çocuk için baba güç sahibidir ve kontrol ondadır şeklinde bir algıya sahip olabilir. Çocuk ise şiddeti hem güç hem de kontrol kazandıran bir olgu olarak tanımlayabilir.
Flört şiddeti, romantik bir ilişkide genelde dışarıdan bir müdahaleye açık olmayan, bir partnerin diğer partner üzerinde kontrol kurma isteği neticesinde fiziksel/psikolojik şiddet uygulama biçimidir. Flört şiddetinin ortaya çıkmasında şiddet uygulayanın bireysel problemleri, değer verdiği toplumsal cinsiyet rolleri, aile yapısı, sosyal kabul, popülerlik, başarı, sosyo-kültürel normlar, toplumdaki cinsiyet eşitsizliği ve ekonomik statü gibi şiddete sebep olan pek çok farklı güç dengesi etkili olabilmektedir. Uygulanan şiddet sonucunda da yaralanmalar, kazalar ve ölümler gerçekleşebilmektedir. Baskı altında tutan davranışlarda bulunan partnerin değişeceğine ve düzeleceğine inanmak, yaşananları yok saymak ya da kabullenip ilişkiye devam etmek durumu daha da zorlaştırabilir ve tarafları bir çözüme ulaştıramayabilir. Yakın hissedilen ve güvenilen bir kişiyle durumu paylaşmak ve destek almak, sorunla başa çıkma konusunda atılacak önemli bir adımdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliliğini temel alan sağlıklı ilişki kurmanın, nelerin flört şiddeti kapsamında değerlendirilebileceğinin ve gençlerin kendilerini nasıl koruyacaklarının erken yaşlarda öğretilmesinin bireylerde flört şiddetine yönelik farkındalık oluşturma ve şiddeti önleme açısından oldukça önemli olduğu söylenebilir.
Sonuç olarak, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunun hatırlanması önem arz etmektedir. Sunulan imkân ve haklardan kadınların ve erkeklerin eşit olarak faydalanmalarında her vatandaşın sorumluluğu olduğu bilinmelidir. Şiddete uğrayan kişinin can güvenliği yararının öncelikli olarak gözetilmesi ve şiddet uygulayan hakkında gerekli yaptırımların uygulanabilmesi amacıyla, toplumda yaşayan her bireyin tanık olduğu şiddeti ilgili birimlere ihbar etme sorumluluğu taşımasının gerekliliği vurgulanmalıdır.

Yazar: Ahsen Ayazlarlı

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content