Derse girmeden önce kahve dükkanından kahve almayı birçoğumuz sever. Bazılarımız sert içimli espressoyu, bazılarımız sade kahveyi, bazılarımız çok daha hafif olan latte içmeyi alışkanlık edinmişiz. Bazılarımız kahveden çok çaycıdır. Çay demlerler. Çaya methiyeler düzerler. Özellikle ergenlik döneminde olan gençler zararlı etkileri ne denli çok olsa da kolaya düşkün oluyorlar. Bununla beraber soğuk çay üreten firmalar reklam kampanyalarında soğuk çay iç, kolaya kaçma şeklinde reklamlarını yapıyorlar. Ortalıkta birtakım hareketlilikler söz konusu. Bu yazımda bu içeceklerin ortak noktalarından doğan bir bağımlılığa, kafein bağımlılığına değineceğim.
Kahvaltılarda çay tüketim alışkanlığımızın, çocuklara ödül olarak şeker, çikolata verme alışkanlığımızın, ikindide kahve sohbetleri düzenlememizin, akşam yemeklerinde sıvı olarak kola, gazoz gibi içecekleri tercih etmemizin aslında kimyasal bir maddenin bağımlılık yapıcı etkisinden kaynaklandığını biliyor muydunuz? Bu alışkanlıklarımız her ne kadar masum görünse de kafein tüketimi ve buna bağlı bağımlılıklar günümüzde tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Öyle ki kafein bağımlılığı, Kafein Kullanım Bozukluğu adıyla DSM-5’te yerini almış durumda.
Kafein maddesi damak tadımızda serinletici bir etki oluşturuyor. Bu nedenle de tüm dünya kültürlerinde tercih edilen bir madde. Başlıca kolada, çikolatada, çayda, kahvede ve bazı ilaçlarda bulunan bir kimyasal. Kahve kafein kullanımında oldukça yaygın bir seçenek. Öyle ki 100 mililitrelik bir bardak kahvede 41 miligram kafein bulunuyor. Kafein tüketiminin bağımlılığa dönüştüğünün ayak sesleri ise günlük 250 mg’ ın üzerinde tüketilmesiyle başlıyor. Günlük tüketim 500 mg’ ı geçtiğinde ise artık iş ciddi manada riskli bir hal alıyor. Kafeinin en çok tüketim yolu ise çay. %81 oranında çay, %53 kahve, %4 oranında da enerji içeceği yoluyla tüketimi saptanmış. (Aydın, B., Eryılmaz G., 2019)
Günlük yaşamda ‘’ben çay tiryakisiyim’’ demek kafein bağımlısı olduğumuzu veya ‘’kahve içmediğim günler başım ağrıyor’’ demek kafein yoksunluğu çektiğimizi gösteriyor.
Kafein tüketimi özellikle öğrencilerde çok fazla. Öğrencilerle yapılan bir çalışmada bir gün içerisinde görülen sinirlilik hali, konsantrasyon zorluğu ve depresif modun kafein tüketimi ile istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkisi tespit edilmiş. Yukarıda belirtilen riskli kafein tüketimi grubuna giren öğrencilerin depresif mod, konsantrasyon zorluğu, sinirlilik halinin görülme oranları artıyor.
Tüm bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi kafeinin de bağımlılık oluşturma nedenlerine ve sonuçlarına kısaca değiniyorum.
Bu sonuçların hiç yaşanmaması için önlemler almak kişinin kendi iradesinde. Ölçülü olmak en iyi yol. Her şeyin bir ölçü ve düzen ile yaratıldığı dünyada kişinin ruhsal ve bedensel sağlığı da yine her alanda ölçülü davranabilmesine bağlı olarak değişkenlik gösterecek bir sürece dahil.
Kafein bağımlılığına karşı bazı olası bilinçlenme yollarına da değinip ilk yazımın sonuna yaklaşıyorum.
Taha Yasin Ünal
1 Comment
Faydalı bir yazı olmuş, teşekkür ederiz.