Karşılanmayan 3 Temel İhtiyaç ve İlişkilere Etkisi

Çocukluğunuz idealin altındaysa, yalnız değilsiniz. Birçoğumuz aile karmaşası, istikrarsız yaşam koşulları, bakım verenler arasında şiddet, ihanet, terk edilme, duygusal veya fiziksel istismar veya ihmal içeren çocukluk yılları yaşadık. Bu tür travmatik deneyimler sıklıkla istikrarsızlık, öngörülemezlik veya tutarsızlığın çocuğun bir veya daha fazla temel ihtiyacının karşılanmamasına yol açtığı bir modeli tetikler.
Bir çocuğun kendisini nasıl gördüğü ve dünyasıyla nasıl bir ilişki kurduğu, biyolojinin ve çevrenin ürünleridir, buna zihinsel şemaları da dahildir. Çocuklukta oluşan şemalar, çocukluğun en temel ihtiyaçlarını ne kadar tutarlı karşıladığıyla el ele yürür. Sağlıklı yetiştirmeye dayalı bir şema oluşturulduğunda, tipik olarak sağlıklı ve uyarlanabilir yetişkin şemalarına genellenir ve bunlar daha sonra sağlıklı romantik ilişkilere genellenir.
Öte yandan, çocuklukta sağlıksız bir şema oluşursa, bir olaya hem duygusal hem davranışsal olarak nasıl tepki verildiğini bozabilir. Dolayısıyla, travmatik deneyimler genellikle bir çocukta duygusal gelişiminde yetişkin olduklarında bile karşılanmayan ‘‘boşluklar’’ bırakır.
Örneğin, istediği her şeyi sınırsız yapmasına izin verilen bir çocuk, ilişki kurallarının kendisi için geçerli olmadığına inandığı bir hak sahipliği havası geliştirerek büyüyebilir. Benzer şekilde, duygusal olarak ihmalkâr ebeveynlerle veya bakım sağlamayan, rehberlik etmeyen veya çocuğa görüldüğünü ve duyulduğunu hissettirmeyen bakım verenlerle büyüyen bir çocuk, başkalarına güvenilmemesi gerektiğini ve ihtiyaç duyduğu sevginin veya kabulün asla sağlanmayacağına dair bir şema geliştirebilir.
Bu şemalar, erken kalıpların bir kişinin yetişkin ilişkilerinde tekrar ettiği bilinçsiz bir düzeyde çalışır. Bu nedenle, aslında işlevsiz ve kendi kendini sınırlayan şemalar ‘‘doğru gelebilir’’ çünkü kişi, mevcut sağlıksız şemalarıyla ‘‘tanıdık’’ veya ‘‘rahat’’ olarak yankılanan toksik ilişkileri seçer.
Aşağıdakiler, bir kişinin yetişkin yaşamında duygusal ve ilişkisel sorunlara neden olabilecek, karşılanmamış üç çocukluk gereksinimidir.
 
1.Güvenlik
Güvenlik ihtiyaçları arasında güvenlik, güvence, güven, öngörülebilirlik, güvenilirlik, tutarlılık, bakım ve rehberlik yer alır. Bir çocuk, çevresinde kendini güvende hissedemez veya bakıcılarının sürekli ve güvenilir bir şekilde yanlarında olacağına güvenemezse, bu yaralar tipik olarak bağlanma travması ve duygusal yakınlık ve savunmasızlık korkularıyla yankılanabilen yetişkin ilişki sorunları yaratır. En dikkate değer olanı, bir çocuğun bir ebeveyn veya birincil bakıcı tarafından duygusal veya fiziksel olarak terk edilmesi veya ihanete uğramasıdır.
Çocuklukta güvenlik gereksinimleri eksik veya tamamlanmamış olduğunda, bu, kişiyi romantik ilişkilerinde güvenliği “kovalayan” bir yetişkinliğe ayarlayabilir. Bu dinamik genellikle, karşılanmayan ihtiyaçları olan bir kişinin, belli bir kişiye onu “düzeltmek” veya “kurtarmak” gözüyle baktığı veya kendini güvende hissetme eksikliğini fazlasıyla telafi etmek için ilişkilerinde kontrolcü veya “düzeltici” olduğu “kurtarıcı/mağdur” dinamiğinde görülür.
Karşılanmamış güvenlik ihtiyaçlarından kaynaklanan diğer yaygın kırmızı bayraklar, “yeterince iyi” hissetmeme veya “herkesin sonunda onları terk edeceği” şeklinde yankılanan içsel şemaları içerir. Yetişkin romantik ilişkilerinde, karşılanmamış bir güvenlik ihtiyacı, kontrolcü, manipülatif veya narsist kişilik bozukluğu gibi bir kişilik bozukluğu kalıplarına genellenebilir.
  1. Özerklik
Özerklik, özümüzde kim olduğumuzu bilme ve kendi duygularımız, inançlarımız ve ilgi alanlarımıza göre hareket etme yeteneğimiz olarak tanımlanır. Kendini sevme ve kendine güvenme gelişimimiz, bir özerklik duygusuna sahip olmanın temelidir.
Bir çocuğun bağımsızlık ve özerklik için temel ihtiyaçları karşılanmadığında, bu, çocukken görünmeyen, duyulmayan veya kontrol edilemeyen gelişimsel “boşluklar” yaratabilir. Bir çocuğa nasıl özerk olunacağı öğretilmezse, aynı zamanda bir öz kimlik duygusunu nasıl oluşturacağı veya yargılarına nasıl güveneceği öğretilmez. Bu dinamiğin bir sonucu olarak çocuklukta gelişmiş olabilecek zihinsel şemalar, kendi başlarının çaresine bakmaktan aciz olduklarına veya “doğru” cevap için başkalarına başvurmaları gerektiğine dair inançları içerebilir.
Bir kişinin yetişkin ilişkilerinde, özerklik eksikliği, onları bir benlik duygusu kazanmanın yolu olarak başkalarını “aynalamaya” yatkın hale getirebilir veya onları, başkalarının “onayı” ile kendi davranışlarını ölçmenin bir yolu olarak sürekli bir dış onaya (insanları memnun etme) ihtiyacı olan biri haline getirebilir. Bu ihtiyaç açıkları nedeniyle kişi “yapışkan” görünebilir ve kendini savunamayabilir, kendi seçimlerini yapamayabilir veya cevapları almak için sürekli partnerine başvurabilir.
  1. Sevgi
İhmalkâr, bencil, kötü davranan veya eleştirel olan ebeveynler ya da birincil bakıcılar, geçersizlik, “yeterince iyi” olmama hislerini veya karşılanmamış bir sevgi ihtiyacını karşılamak için ‘‘bağlanmanın’’ bir yolu olarak patolojik romantik ilişkiler modeli oluşturmayı aşılayabilir.
Çocuklukta sevgi eksikliği olduğunda, bu genellikle bir çocuğu sevginin ne olduğunu anlamamaya yatkın hale getirir. Bunun yerine, sevgi duygusu hissetmeden yetiştirilen çocuklar, cinselliği yakınlık, karşılıklı bağımlılığı aşk veya tacizi bağ-ilişki olarak karıştıran yetişkinler haline gelebilir. Çocuklukta sevgi eksikliği, bir yetişkini majör depresyon, madde bağımlılığı, düşük öz-değer veya aşka karşı kompulsif davranışlar gibi zihinsel sağlık sorunları için artan bir risk altına sokabilir.
Çeviri: Çiğdem Yaren Düzgün
Kaynakça:

https://www.psychologytoday.com/us/blog/understanding-ptsd/202212/3-unmet-basic-needs-and-their-effects-on-relationships

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content