‘’Kaygılı Bireylerin Ön Beyin Bölgesi Daha Az Çalışıyor’’

Bugün Bob Bramson, Sjoerd Meijer, Annelies van Nuland, Ivan Toni ve Karin Roelofs tarafından yazılan ‘’ Anxious individuals shift emotion control from lateral frontal pole to dorsolateral prefrontal cortex’’ (Kaygılı bireyler duygu kontrollerini yan frontal lobdan dorsolateral prefrontal kortekse değiştirir.) başlıklı araştırmayı ele alacağız. Bu araştırmada kaygılı bireylerin, olumsuz duygularla ilişkili uyaranlara karşı daha fazla kaçınma davranışı sergiledikleri bulundu. Gelin önce Kaygı ve Ön Beyin Nedir? sorularını cevaplayalım ve sonrasında araştırmanın derinliklerine inelim.

Kaygı nedir?
Kaygı, bir tehdit veya tehlike algısıyla birlikte ortaya çıkan, bedensel ve ruhsal olarak kendini gösteren bir duygudur. Kaygı, kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. Bilinenin aksine kaygı, aslında normal bir duygudur ve günlük yaşantıda her an hissedilebilir.

Kaygı bozuklukları birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir. Sayabileceğimiz en yaygın kaygı bozuklukları şunlardır:

  • Sosyal Fobi: Bireyin başkaları tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı toplumsal ortamlarda rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkusunun olduğu bir kaygı bozukluğudur. Kişiler başkalarıyla etkileşimde bulunmalarını gerektiren ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine getirmeleri gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya çalışırlar.
  • Yaygın anksiyete bozukluğu: Kişide, “sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu” söz konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hatta olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engeller. 
  • Panik bozukluğu: Temel özelliği, aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir.
  • Fobik bozukluklar: Kişi, belirli bir durum veya nesneye karşı aşırı ve mantıksız bir korku duyar.

Ön Beyin Nedir?

Ön beyin, beynin üst kısmında yer alan ve bilişsel, duygusal ve davranışsal işlevlerle ilişkili olan bir bölgedir. Bu bölgede, beynin dikkat, hafıza, karar verme, duygu düzenleme ve motivasyon gibi işlevlerini kontrol eden birçok farklı yapı bulunmakta ve bu bölgedeki aktivitenin azalması, kaygı belirtileri ile ilişkili bulunmuştur. Örnek verecek olursak, ön beyin bölgelerinde aktivite azalması, dikkati odaklama, duyguları düzenleme ve strese yanıt verme gibi işlevleri etkileyebilir. Ve bu da kaygı belirtilerine, örneğin endişe, gerginlik ve huzursuzluk hissine neden olabilir.

Kaygı ve Ön Beyin İlişkisi- Araştırma

Kaygılı bireylerde, ön beyin bölgesinin işlevinde azalma olduğu düşünülmektedir. Bu azalma, kaygının neden olduğu duygusal uyaranların işlenmesinde ve kontrolünde zorluklara neden olabilmektedir. Ve kaygılı bireylerin ön beyin bölgesinin yapısal ve fonksiyonel farklılıkları da uzmanlar tarafından incelenmiş, makaleler yazılmıştır. Şimdiyse girişte bahsettiğim yeni yayımlanan bir araştırmayı ele alacağız. Bu çalışma, anksiyete bozukluğu olan kişilerde duygu kontrolünde meydana gelen değişiklikleri incelemektedir. Çalışma, anksiyete bozukluğu olan kişilerin duygusal davranışların kontrolünde başarısız olduklarını ve bu durumun aşırı kaçınma davranışlarına yol açtığını göstermektedir. Ve bu araştırmada, kaygılı bireylerin duygusal davranışlarını kontrol etmek için lateral frontopolar korteks (FPL) (ön beyin) yerine dorsolateral prefrontal korteks (DLPFC) kullandıkları gösterilmiştir.

FPL, duygu düzenleme ve dikkat gibi işlevlerle ilişkili bir beyin bölgesidir. DLPFC ise karar verme ve bilişsel kontrol gibi işlevlerle ilişkili bir beyin bölgesidir.

Araştırmacılar, 20 sağlıklı ve 20 kaygılı bireyden fMRI kullanarak (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) veriler topladı. Katılımcılar duygusal uyaranlara maruz kaldılar ve araştırmacılarsa FPL ve DLPFC’deki aktivasyonu ölçtü.

Sonuç olarak, kaygılı bireylerin FPL’de daha az aktivasyon ve DLPFC’de daha fazla aktivasyon gösterdiği bulundu. Araştırmacılar, bu bulguların anksiyete bozukluğu olan kişilerin aşırı kaçınma davranışlarına yol açtığını öne sürdüler. Kaçınma davranışı, anksiyete verici bir durumla karşılaşıldığında, ona maruz kalmayı en aza indirmek için yapılan bir davranıştır. Anksiyete bozukluğu olan kişiler, duygusal bilgiyi işlemekte ve karar vermede zorluk yaşadıklarından dolayı, böyle bir durumla karşılaştıklarında kaçınma davranışını daha fazla kullanma eğilimindedirler. Yani bu durum ve araştırma bizlere, kaygılı bireylerin duygusal davranışlarını kontrol etmek için FPL yerine DLPFC’yi kullandıklarını göstermektedir.

Son olarak önemli bir nokta ise araştırmacılar, bulunan bu bulgunun kaygının tedavisinde yeni yaklaşımlar geliştirmeye yardımcı olabileceğini belirtmekte. Örneğin, kaygılı bireylere FPL’yi güçlendirmeye yardımcı olan terapiler geliştirilebilir gibi.

Kaynaklar: Google Bard

https://www.nature.com/articles/s41467-023-40666-3  (bahsedilen araştırma)

https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/26/sosyal-fobi

https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/25/yaygin-anksiyete-bozuklugu#:~:text=Yayg%C4%B1n%20Anksiyete%20Bozuklu%C4%9Fu%20Nedir%3F,ola%C4%9Fan%20ya%C5%9Fam%20etkinliklerini%20s%C3%BCrd%C3%BCrmesini%20engeller.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content