KENDİMİZİ TANIYOR MUYUZ?

En büyük acıyı, korkuyu yaşadığın o an, hayat sana kısa süre için düşünme fırsatı verir. Bu kısa sürelik düşünme fırsatı bilinçdışı gelmektedir ve bu sayede de bazı şeylerin farkına varırsınız. Böylece aklınıza beş saniye de olsa gelen uyarıcı, kendinizi tanımanız için olanak sağlar. En çok neyi istediğiniz, neyi düşündüğünüz önemlidir. Belki normalde o kadar düşünmediğiniz veya umursamadığınız olayın birden sizin karşınıza çıkması bir işaret olabilir. İyi veya kötü olabilir. Bunun ayrımını yapmak size kalıyor. Bir olay yaşamış olabilirsiniz veya bir kişi sizi derinden etkilemiş olabilir. Bununla yüzleşmenin tam zamanı! Çünkü o korku size zamanın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu hatırlattı. Harekete geçip kafanızı kurcalayan bu olayı çözmeniz gerekir. Belki pişman olduğunuz bir olayla yüzleşip ve daha önceden yapmanız gerekenleri çözüp bilinçaltınıza huzur sağlamış olursunuz. Başarırsanız ileride tekrar karşılaşmanızı engelleyebilirsiniz. Bir yerlerde kalır ve sizi ziyaret etmeyen bir anıdan ötesine geçmez. Ama bir sonuca varamazsınız bu misafir sizi rahatsız etmekten vazgeçmeyebilir.

Bu bahsettiğimiz durum biriyle de ilgili olabilir, bunu çözmeniz daha zor veya karmaşıktır. Kendinize, ‘Neden kötü ve acı dolu bir günde aklıma geldi?’, diye sormanızda fayda var. Demek ki acı dolu ilk gününüz değildi, önceden bu dönemlerinizde yanınızda olan kişi yoktu ve ona ihtiyaç duydunuz. Bu durumda böyle bir anı yaşamanız gayet normaldir. Bunu çözebilmek için eski anılarınızı gün yüzüne çıkarmaya başlarsınız, muhtemelen nerede hata yaptığınızı görebilmek için. Bizler her zaman kendimizi suçlu bulduğumuzdan, hemen suçlu ararız ve genelde kendimizi görürüz. Bunu yaparken de aceleci genelleme safsatasını kullanırız. Elimizde bu düşünceyi kanıtlayacak kadar delil olmadan karar veririz. Diğer pencereden bakabilmeyi öğrenmemiz gerekir. Kolay yolu seçmek işimize gelir. Bir sonuca vardığımızda olayı hemen kafamızda bitirip kenara çekiliriz. Düşünürüz ki olay çözülmeden kapandı. İlk işimiz o kişiyi ve onunla ilgili olan anıları bastırmak olur. Çünkü kötü anılarınız pekişmiştir. Kendinize şans tanısanız belki de gün yüzüne çıkacak olan sadece kötü hatıralar değildir. Geleceğe dair kötü düşünmenize yol açan bu durum, sizin geçmişte ne kadar huzurlu olduğunu unutmanızı sağlıyor. Böylece eskiye rağbet ederek kaçmaya çalışıyorsunuzdur.

Olaylar karşısında, göstermiş olduğumuz tutum ve kararlarımız kendi benliğimizin farkında olmamız için ışık tutar. Tüm hayatımız boyunca yaşadığımız sorunlar, başarılar kendimizi tanımamıza yardımcı olan unsurlardır. Genel olarak güzel bir hayat yaşayabilmek için rasyonel davranırız. Olan durumu kabul edip, üzerine çok düşmeden gerçekliği kabul edip ona ayak uydururuz. Rasyonel davranırken inançlarımızı ve çıkarımlarımızı kullanırız. İnançlarımız bazen bizi düşünürken zorlamaktadır. Bunun sebebi ise temel inançlarımızın bilişsel olarak farkında olmadığımız dönemlerinde başlamış olmasıdır. İnançlarımız ile çıkarımlarımız birbirleriyle bağlantılıdır. İnancımızın doğruluğu, çıkarımlarımızın sağlıklı olup olmadığı ve rasyonel olarak düşünmemize bağlıdır. Bu sayede kendimizin benliğine inmiş oluruz ve duruşumuzu ,bakış açımızı ,özgüvenimizi tanırız. Bizler inançlarımız ve düşüncelerimizle hayatın zorluklarıyla başa çıkarken, özümüzdeki olan benliğimizle savaşan canlılarız. Eğer bu savaş halinde zorluklarının üstesinden geliyorsak ve düşüncelerimizin, davranışlarımızın arkasında durabiliyorsak bu da özgüvenimizle alakalı durumdur. Hayat karşısında her zaman kazanan biz olamayabiliriz. Yeterlilik duygumuz gelişmemiş olabilir. Kaçmak yerine bu durumla yüzleşmemiz gerekir. Yüzleştiğimiz takdirde kendinize olan saygınız daha da artacaktır.

Özgüven ile öz şefkatimiz birlikte gelişen en önemli özelliklerimizdendir. Öz saygısı olan insanlar ise kendisinin ne olduğu ile ilgili değil ne olmak istediğinin farkında olurlar. Düşüncelerimiz çevresel faktörlerimiz ile değişkenlik gösterir. Buradaki en önemli ayrıcalığımız kendimizi bilerek sevebilmek ve saygı gösterebilmek olmalıdır. Bu özelliklerimizin farkına vardığımızda, inançlarımız düşüncelerimiz, geçmişe dönük anılarımızla tanışmamızı sağlayıp, hayata karşı güçlü durmamıza yardımcı olur. Başkalarının düşüncelerinin etkilerinden çıkıp kendi yolumuzu kendimiz yazmamız gerekir. Başkalarını dinlemek bizi güçsüz veya zayıf kılmaz, fakat kendinize olan inancınızı kaybetmeden adımlar atmanız gerekiyor. Kendinize fırsatlar verin. Benliğinizin farkına varmaya çalışın. Bu şekilde kendinize olan inancınız ve özgüveninizin önemini kavrayın. Fırsatlar her zaman ayağımıza gelmez fakat bu fırsatları kendiniz yaratabilirsiniz. Bunu yapabilmeniz için ise başkalarının düşüncelerinden veya eleştirilerinden gardınızı düşürmemelisiniz. Bizler sosyal varlıklarız bu yüzden  çevremize kulak asmamamız mümkün değildir. Ancak bu durumun dış dünyaya karşı bağımlı olmamızı gerektirdiğini de söyleyemeyiz. Kendi kontrol mekanizmamıza zarar verdiği gibi özgüvenimiz de etkilenmektedir. Bunun için kendimize düşünmek, hareke geçebilmek için zaman tanımamız gerekir.

Aleyna ELMAS

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content