Munchausen by Proxy Sendromu: Gypsy ve Dee Dee

Munchausen by Proxy sendromu (MPS) ilk olarak 1977 yılında tanımlanmıştır. MPS, bir çocuk istismarı şeklidir ve bu istismarı yapan kişi genellikle mağdurun ebeveynidir. MPS tanısı koymak zordur; kimin tanı koyacağı, kime tanı konacağı ve tanı kriterleri hakkında ortak bir görüş bulunmamaktadır. Uzmanların sıklık hakkında tahmin aralığı 1 milyonda 1 ile 100.000’de 2,8 olarak bildirilmektedir. Peki bu sendrom nedir, nasıl ortaya çıkar, öyküler genellikle ne şekilde seyreder? Bunu anlamak için hayatı dizi ve belgesellere konu olan Amerika’da çok ünlü bir ikiliyi ele alalım: Gypsy Rose ve Dee Dee Blanchard

 

Dee Dee bekar bir anneydi, Gypsi’yi hayatının tam merkezine koymuştu ve onsuz geçirdiği tek bir saniyesi yoktu. Bu ikilinin hikayesi Gypsy henüz 3 aylıkken başlamıştı; Dee Dee, Gypsy’nin uyku apnesi olduğunu ve oksijen monitörüne ihtiyacı olduğunu söyleyerek onu hastaneye götürmeye başladı. Gypsy’nin yaşı ilerledikçe annesinin şüphelendiği hastalıklar da artmaya başlamıştı. Kas distrofisi, kanser, görme- duyma bozuklukları, sindirim sistemi rahatsızlıkları gibi birçok sıkıntıyla sürekli hastanelere gidiyorlardı. Gypsy’nin durumu gün geçtikçe ağırlaşmaktaydı ve nöbetler geçirmekteydi. Tekerlekli sandalye ile hayatına devam ediyordu. Dee Dee bir süre sonra kızının bilinmeyen bir kromozom rahatsızlığına sahip olduğunu belirtmeye başlamıştı ve en fazla 18 yaşına kadar yaşayabileceğini düşünüyordu. Her şeye rağmen Amerika’da bu ikili; engellilere, hasta çocuklara umut ışığı olmuştu. Birçok dernek tarafından destekleniyor ve takip ediliyorlardı. Dernekler onlara birçok fırsat da sunmaktaydı. Katrina Kasırgası sonucu Dee Dee ve kızının evi kullanılamayacak hale gelmişti. İçinde Gypsy’nin doktor raporları da dahil olmak üzere her şey yerle bir olmuştu. Dernekler ve yardım kuruluşları onlara içinde tekerlekli sandalye için bir rampa, hatta jakuzi bile bulunan bir ev temin etmişlerdi. İkili sıklıkla geziyor, büyük konserleri en ön sıralardan izliyor ve türlü etkinlikler kapsamında Disneyland’e gidiyordu.

 

 

Tüm bu etkileyici hikâye 10 Temmuz 2012 tarihinde şok edici bir olayla son buldu. Dee Dee evde kanlar içinde ölü bulundu ve yanından asla ayırmadığı kızı da evde yoktu! Herkes Dee Dee için çok üzülmüş ve Gypsy için de çok telaşlanmıştı. Hasta ve engelli kız tek başına bir yere gitmiş olamazdı, Dee Dee’nin katili tarafından kaçırılmış olmalıydı. 2 gün sonra bütün hikâye ortaya çıktı.

Olayın biraz daha başına dönecek olursak yardım için destekte bulunan dernekler kadar Gypsy’yi tedavi etmek isteyen doktorlar da vardı. Bunlardan biri olan Dr. Bernardo, Gypsy’yi muayene etmek istediğini annesine bildirmişti. Muayenenin sonucunda Gypsy’nin oldukça sağlıklı olduğunu, tekerlekli sandalyeye ihtiyaç dahi duymadığı söylemişti. Dee Dee bu söylenenleri kesinlikle görmezden geliyordu ve bu tarz yorumları olan doktorları asla dinlemiyordu. Dr. Bernardo, kasırgada kaybolduğu ve şu an da erişilemez olduğu söylenen raporlara ulaştı ve Gypsy’nin raporlarında herhangi bir hastalık belirtisine rastlamadı.

2010 yılına gelindiğinde annesinin belirttiği üzere Gypsy Rose 14 yaşındaydı fakat annesi doğruları söylemiyordu ve artık Gypsy de hasta olmadığını biliyordu. 2010 yılında aslında 19 yaşında olan Gypsy, internet kullanmaya başlamıştı. Tüm planı; biriyle tanışıp evden, annesinden kurtulmak ve özgürlüğüne kavuşmaktı. Bir keresinde komşularının kapısının önüne gidip beni hastaneye götürür müsünüz diye yalvarmıştı fakat annesi gelip ağır ilaçların etkisi altında olduğunu söyleyerek Gypsy’yi oradan almıştı. Dee Dee’nin yarattığı senaryo ve Gypsy’yi içine çektiği durum o kadar gerçekçiydi ki insanlarda şüphe uyandırması söz konusu bile değildi!

Gypsy internetten Nick isimli bir gençle tanıştı. Sürekli iletişim halindeydiler. Annesi birkaç kez onu internette yakalamış, yatağa zincirle bağlamış ve tekrar internete girerse parmaklarına çekiçle vuracağını söylemişti fakat Gypsy artık bir çözüm bulmak istiyordu. Bir gün Dee Dee, çok nadir hatta hiç yapmayacağı bir şeyi yaparak dışarı çıktı ve kızını yanına almadı. Gypsy ve Nick Facebook üzerinden Dee Dee’yi öldürme planları yapıyorlardı. Dee Dee uyuduğunda Gypsy, Nick’i eve aldı ve planlarını uyguladılar. Nick, Dee Dee’yi öldüresiye dövdü ve birçok yerinden bıçakladı, sonra da kaçtılar. Gypsy, durum anlaşılmasın diye annesinin Facebook hesabı üzerinden “Dee Dee’yi öldürdüm ve kızını da kaçırdım” içerikli bir durum paylaşımı yaptı fakat 2 gün geçmeden IP adresinden konumları tespit edildi. Yakalanan ikili sorgulandı ve Gypsy tüm gerçeği itiraf etti. Bu olayda uzmanlar Gypsy’yi bir çocuk tacizinin kurbanı olarak nitelendirdiler ve 2. Dereceden cinayetten 10 yıl hapsi istendi. Gypsy olayı anlatırken, cinayet sırasında içinin acıdığını fakat bunun yapılmasının gerekli olduğunu hissettiğini söylüyordu. Yoğun Xanax etkisinde olduğunu da ekleyen Gypsy: “Bunların yaşanmasını istemezdim fakat yine de hapishanede daha özgür bir kadınım” diyordu.

Tüm bu anlatılanlardan tahmin edileceği üzere Dee Dee’ye Munchausen by Proxy sendromu tanısı konulmuştu. Bu sendroma bakacak olursak,

MPS tanısı için Meadow tarafından 4 kriter önerilmektedir (Tümer, t.y.)

1-) Hastalık ebeveyn veya aile bireylerinden biri tarafından yapay olarak oluşturulmuş olmalı,

2-) Çocuk, sıklıkla doktora götürülür ve ebeveyn çocuğun hastalığının nedenini inkâr eder,

3-)  Hastalık; çocuk ebeveynden ayrıldığı zaman kaybolur,

4-)  Bunu yapan ebeveynin hasta rolü üstlenmeye veya başka bir dikkat çeken davranışa ihtiyacı olduğu düşünülerek böyle davrandığı kabul edilmektedir.

MPS’de failin %90-98 oranında kadınların olduğu bulunmuştur. Ortalama %85 kadarı anne olup geri kalan kadınların bakıcı ve hemşireler olduğu tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalarda annelerde psikiyatrik rahatsızlıkların varlığı da saptanmıştır. En çok saptanan bozukluklar anksiyete bozuklukları, depresyon ve kişilik bozuklarıdır. Anne ve babanın birlikte anlaşarak yaptıkları olgular da bildirilmiştir.

Son olarak bu çocuklar birçok kez hastaneye yatırıldıkları için sağlık çalışanlarının bu durumun belirtileri hakkında çocuk ve ebeveyni dikkatle izlemeleri önerilir.

Ayşe Ece Yazar

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content