PERSONA

Persona

Ingmar Bergman’ın yazıp yönettiği, 1966 yılında yayınlanan, 8.1 IMDB puanı olan, dram ve psikolojik gizem temalı filmdir.

Türkçe karşılığı maske anlamına gelen Persona, Carl Gustav Jung’ın en önemli teorilerindendir. Jung’a göre hepimizin persona dediği maskelerimiz vardır ve bunları dış dünyaya onların görmeyi istediği şekilde kendimizi gösteririz. Ve bazen birey bu personalarının kendisi olduğuna inanır ve kendisiyle yabancılaşarak personalarıyla özdeşleşir.

Filmde olan bir başka öğe de gölgelerdir. Bu gölgeler de personanın tam tersi olan güçtür yani kişinin gizlemeye çalıştığı ve dış dünyaya göstermek istemediği özellikleridir.

Bergman filmi çekerken derinlik, gerilim ve birçok psikolojik öğelere yer vermiştir. Kullandığı kamera açılarıyla sizi ürpertici bir şekilde filmin içine sokar ve göstermek istediği tahlilleri size yaşatır. Aynı zamanda yazdığı senaryodaki şaşırtıcı ve baş döndürücü olayları Jung’un arketipleriyle birlikte kullanarak filmin sonunda sizi adeta şaşkına çevirir ve ters köşe yapar.

“Anlattığınız hikaye dinlediğiniz hikayeyle aynı değildir.” – Ingmar Bergman

Filmin konusuna gelecek olursak, Elizabeth Vogler adlı başarılı tiyatro oyuncusu oynadığı Elektra adlı tiyatro oyunu sırasında aniden sessizleşir ve bir daha konuşamaz. Doktorlar, Elizabeth’i hastaneye yatırır ve tedavi etmeye çalışır ama başaramazlar. Daha sonra bu konuşamamayı bir rahatsızlık değil de istemli bir eylem olarak adlandırarak son çare olarak orada hemşirelik yapan Alma ile bir yazlığa gönderirler. Elizabeth orada da suskunluğunu sürdürür ve Alma ona içini dökmeye başlar. Elizabeth susmaya devam ettikçe Alma daha da çok cesaretlenerek tüm mahrem sırlarını söylemeye başlar ve Alma, Elizabeth’e yardım edecekken tam tersi Elizabeth onu dinleyerek yardımcı olmaya çalışır.

Bu kısımdan sonraki okuyacağınız analizlerimiz ağır spoiler içerir!

Filmde Elizabeth mektuplar yazar ve bunları göndermesi için Almaya verir. Alma kendine engel olamaz ve bu mektupları açıp okumaya karar verir. Mektupları okuduktan sonra Alma, Elizabeth’in kendi hakkındaki gerçek düşüncelerini öğrenir ve öfkelenir. Berrak gölün yanında durarak suya bakar. Ayna görevi gören su Almaya kendini gösterir ve Alma kendini izler.

Aslında Alma, Elizabeth’e son derece dostça yaklaştığı halde bu olay Elizabeth için aynı şekilde olmaz. Narsist ve kimseye bir sevgi yöneltmeyen Elizabeth, Almayı adeta bir terapist gibi inceler ve mektubunda onu incelemeyi eğlenceli olarak tanımlar.

Bu olaydan sonra Alma, Elizabeth ile bağlarını koparmıştır ona karşı olan duygularını ve özdeşleşmesini bitirmiştir. Elizabeth artık Almayı çileden çıkarmıştır. Alma sürekli Elizabeth’i konuşturmaya zorlar yüzüne bakıp ondan nefret eder ve kaynar suyu ona fırlatmaya çalışır.

Bu sahnelerden sonra Elizabeth’in kocası Mr.Vogler çıkagelir ve Alma sanki Elizabethmiş gibi davranır ve Mr.Vogler ile konuşup yakınlaşmaya başlar. Mr.Vogler de hiç bozuntuya vermeden sanki karısıymış gibi Almaya karşılık verir. Elizabeth hemen yanlarında onları izlerken Alma da Mr.Vogler’a Elizabeth’in söyleyemediği şeyleri söyler.

Alma adeta Elizabeth’e ayna tutmuştur. Elizabeth’in gerçek yüzünü ortaya çıkartır ve maskesini düşürür.

Ve filmin asıl olayını anlatan sahnede Bergman, Alma ve Elizabeth’i klasik açı-karşı açı tekniğiyle çeker. Aynı renk ve biçimde kıyafetler giyen karakterlerin yüzleri birbirinin önüne gelerek adeta tek bir karaktere bürünürler. Bergman’ın burada bize anlattığı şey aslında Alma ile Elizabeth ortak kişiliği ifade eder ve Elizabeth ideal benlik, yani dış dünyanın görmek istediği personadır. Alma ise gerçek benliktir ve aslında ettikleri kavgada Alma asla Elizabeth gibi olamayacağını anlar ve iki benlik çatışma yaşar.

Filmin başında gösterilen çocuğa gelirsek; Elizabeth’in bir çocuğu vardır. Alma ise çocuğunu kürtaj ettirmiştir. Alma bir sahnede Elizabeth’e ben senin gibi değilim, senin gibi hissetmiyorum, ben hemşire Almayım der ve sonraki sahnede çocuğu Alma ve Elizabeth’in yüzünü okşarken görürüz. Bu bağlamda bu çocuğun, iki kadının istemediği çocuk olarak temsil ettiğini söyleyebiliriz.

Filmin sonunda Alma artık bu sade personayla yaşayamayacağını bilir ve bileğini kanatır. Elizabeth de bileğinden o kanı emerek aslında ruhunu, gerçek benliğini içine çeker böylelikle Alma, kontrolü alır Elizabeth’e hükmeder ve söylediklerini tekrar ettirir. Elizabeth yine gerçeklerden kaçar ve narsist tarafını ortaya çıkararak yanılsama dünyası olan sinemayı seçer. Alma ise hemşire üniformasını giyip devam eder.

“İnsanlar hiç çıkarmadıkları maskelerle yaşarlar ve çıkarmaya yaklaştıklarında ise yeni maskeleriyle gerçek benliklerini kandırırlar.”

Kaynakça

https://tr.wikipedia.org/wiki/Persona_(film)

https://kapsikoloji.com/persona-golge-ego/                                                             

Erdem TİREN

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content