Psikolog Leyla Soydinç ile Röportaj: Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

Psikogündem Ekibinden herkese merhaba, kadına yönelik şiddetin her geçen gün artması oldukça üzüntü verici. Biz de bu konuya dikkat çekmek istedik ve 1990 yılından bu yana kadına yönelik şiddetle mücadele eden ve şiddet mağduru kadınlara çeşitli destekler sunan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nı ziyaret ettik. Vakıfta şiddet mağduru kadınlara psikolojik destek sunan Psikolog Leyla Soydinç, sorularımızı yanıtladı. Kendisine bölüm dergimiz Psikopol’de yayımlanmak üzere derlediğimiz bu röportajı kabul ettiği için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Psikogündem Ekibi: Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve amacı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Leyla Soydinç: Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı 1990 yılında kadına yönelik şiddeti görünür kılmak ve bununla mücadele etmek için kurulan feminist bir kadın örgütü. Dolayısıyla Mor Çatının amacı Dayanışma Merkezi ve Sığınağımız ile şiddete maruz kalan kadınlarla dayanışma kurmak.

Psikogündem Ekibi: Kadınlar ne kadar süre boyunca Mor Çatı’da kalabilirler? Belirli bir süre sınırlaması var mı?
Leyla Soydinç: Her kadın için verebileceğimiz standart bir kalış süresi yok çünkü her kadının kendi koşulları farklı ve yaşadığı şiddetten ötürü ihtiyaçları da değişkenlik gösterebilir. Bu yüzden her kadına standart süre vermek hiç gerçekçi olmuyor. Bunun yerine her kadının ihtiyacına göre şekillenen ve değişen bir süre sınırlaması oluşturuyoruz.

Psikogündem Ekibi: Şiddet insan doğasının bir parçası mıdır?
Leyla Soydinç: Hayır, şiddet insan doğasının bir parçası değildir. Şiddetin kaynağı toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı güç eşitsizliğinden kaynaklanır. Yaşamın her alanında erkekler iktidar sahibi olduğundan, kadınlar üzerinde gücü ve kontrolü sürdürmek için şiddet uygularlar. Şiddet uygulamak bir öfke sorunu veya ruh sağlığı hastalığı değil sahip oldukları iktidarı kaybetmemek için yapılan bilinçli, seçimli bir tercihtir.

Psikogündem Ekibi: Kadın sığınaklarında, onların geçmişte yaşamış oldukları kötü anıları bir nebze de olsa unutturabilmek adına ne gibi etkinlikler düzenliyorsunuz?
Leyla Soydinç: Biz sığınak içinde çeşitli etkinlikler veya kurslar yapıp onları sosyallikten izole etmek yerine, mümkün mertebe kadınları kendi istek ve kararlarına göre dışarıdaki desteklere yönlendirmeye çalışıyoruz. Bu yüzden kadınların güvenlik planlarını yaparak riskli olmayan bölgelerdeki desteklere erişimini sağlamaya çalışıyoruz. Ama tabi ki sığınak içinde de etkinlik yapıyoruz. Yaptığımız bu etkinlikler de sığınakta kalan kadınların birbirleriyle kaynaşması, toplu yaşantıyı güçlendirme ve destek olma amacını güdüyor.

Psikogündem Ekibi: Birçok kadın şiddet gördüğünde, haklar elinden alındığında boşanmaya adım atmıyor içinde hep bir umut besliyor bunun sebebi nedir?
Leyla Soydinç: Evet bu doğru bir tespit. Ama bunun yanında artık beklemeyen kadınlar da var. Özellikle bir evlilik ilişkisinde olmadan evde gördüğü baskıdan dolayı sığınaklara ve görüşme merkezlerine gelen kadınlar da var. Ama bir yandan şiddet ilişkisinde uzun yıllar kalan kadınlarda bu ilişkiden çıkmak çok da mümkün olmuyor. Bunun en önemli sebebi de boşanmak ve ayrılmaya toplumun veya ailenin hatta arkadaş çevresinin verdiği reaksiyonlardır. Bunun yanında duygusal nedenler de çok büyük bir faktör. Çünkü öyle bir psikolojik şiddete maruz kalmış olabilirsiniz ki siz kendinizi o kişiden bağımsız görememeye başlayabilir veya şiddetsizlik evresinde söylenen güzel sözler ve dilenen özürler yüzünden değişir, düzelir umudu besleyebilirsiniz. Ama şunu unutmamalıyız ki şiddeti sadece şiddet uygulayan durdurabilir, hiçbirimiz şiddeti durdurabilecek güce sahip değiliz.

Psikogündem Ekibi: Anneleriyle birlikte gelen çocuklarda da fiziksel/psikolojik şiddetin izleri maalesef bulunmakta; çocuklarda ne gibi değişimler, farklılıklar gözlemliyorsunuz bize bunlardan bahsedebilir misiniz?
Leyla Soydinç: Biz kadına yönelik şiddetle çalışan bir grubuz ama elbette çocuklar bizim çalışmamızın çok büyük bir parçası. Bazen doğrudan çocuğa yönelen şiddet ve istismar durumları olurken bazen de şiddete tanıklık etme boyutunda maruz kalma biçimleri görüyoruz. Bunun yanında ihmale maruz kalıp alması gereken ilgiyi ve fiziksel veyahut duygusal bakımı alamayan çocuklar da oluyor. Çünkü fiziksel veya psikolojik şiddetin olduğu bir evde çocukların etkilenmemesi mümkün değil. Herhangi bir şiddete maruz kalmasa bile yaşadığı evin içerisindeki gergin ortam çocukları hatta bebekleri bile çok kolay etkileyebilmektedir. Ve bunun sonucunda yaş durumuna göre davranış bozuklukları (öfke birikimi, regresyon, konuşma bozuklukları) görülebilmektedir.
Psikogündem Ekibi: Çocukların bu süreç içerisinde değişim/iyileşme gösterebilmesi daha mı uzun sürüyor?
Leyla Soydinç: Çocuklar bizim sandığımız kadar kırılgan değiller, çocuklara bir kırılganlık atfetmemek gerekiyor. Çocukların gerçekten hayranlık uyandıracak bir direnç ve güç mekanizması var dolayısıyla şiddete maruz kalan bir çocuğun iyileşmeye yönelik güçlerini görmezden gelmemek lazım bu yüzden her çocuk uygun desteklerle buluştuğunda değişebilir ve iyileşebilir.

Psikogündem Ekibi: Çocuklarıyla gelen kadınların diğer kadınlara göre psikolojik bir farklılığını gözlemlediniz mi? Çocuğunun da bu şiddete maruz kalması oldukça zor bir durum olmalı, bunu yaşayan anneler nasıl bir psikolojiye sahip oluyor, yaşadıkları şiddet ikiye mi katlanıyor?
Leyla Soydinç: Tabi ki de hiç kolay bir durum değil. Şiddete maruz kalan bir çocuğun davranış sorunlarıyla baş etmek anne için daha zor oluyor. Bunun yanında sürekli şiddete maruz kalınan bir evde normal olarak ebeveynlik becerileri ve çocuk ile olan etkileşim de etkileniyor. Ayrıca bunların dışında bir de toplu yaşamda çocukla beraber olma durumu var. Anne çocuğuyla beraber tekrardan toplu yaşama uyum sağlamaya çalışırken yaşadığı sosyal ve ekonomik problemleri tek başına çözmek durumunda kalıyor ve bu da çok zorlayıcı oluyor.

Psikogündem Ekibi: Şiddet ortaya çıktığında toplumsal cinsiyet eşitliği neyi öngörüyor?
Leyla Soydinç: Örgütlenme halinin kadınlardan kaynaklanmasının sebebi kadınların maruz kalan taraf olması ve erkeklerin fail olmasıdır. Ayrıca erkeklerin bu konuda herhangi bir örgütlenme biçiminin olmaması da tesadüf değil çünkü bu durum erkekler için ayrıcalıklarının farkına varıp onları kullanmama anlamına geliyor ve bu yüzden tercih edilen bir şey olmuyor.

Psikogündem Ekibi: Flört şiddeti çok yaygın bir şey buna karşı genç insanlar neler yapmalı? Aileden gelen travmalar dolayısıyla bağlanma söz konusu olabiliyor bunu nasıl aşabilirler? Takipçilerimizin çoğu üniversiteli öğrenciler olduğu için belki de buradan bu konuya bir açıklık getirip buna dikkat çekip küçük de olsa bir şeyleri değiştirebiliriz.
Leyla Soydinç: Evet söylediğiniz gibi flört şiddeti çok yaygın özellikle gençler arasında ama baktığımızda şiddet türleri bağlamında değişen çok da bir şey olmuyor. Fakat şiddetin ‘geliyorum’ dediği o işaretler flört ilişkisi içerisinde kendini göstermeye başlıyor. Kıskançlık, kontrol etme isteği veya kısıtlamanın daha romantize edilmiş şekilleriyle (seni o kadar çok seviyorum ki her anımızı beraber geçirmek istiyorum, onunla görüşmesen olur mu gözüm tutmadı) karşısındaki kadını yalnız kılma çabası ve herhangi bir şiddet anında alabileceğimiz destek kanallarını da tıkayabilen bir durum oluyor. Veyahut kişinin zihninde çok katı toplumsal cinsiyet rolleri (erkek dediğin ağlamaz, kadın dediğin öyle gülmez, böyle giyinmez) ya da cinsiyet veya cinsiyet yönelimlerine karşı fobik davranışlar da bizim için birer ipucu oluyor. Aslında şiddeti direkt tanımlayamasak da bir şeylerin yolunda gitmediğini biliriz, huzursuz hissederiz. Kendimize ‘’ben bu kişiden korkuyor muyum? ben bu kişinin yanında kendimi güvende hissediyor muyum?’’ diye sormamız gerekiyor. Çünkü bunların cevabı bize çok fazla şey anlatıyor.

Psikogündem Ekibi: Kadınlar sığınaktaki birlik hayattan bireysel hayatlarına geçiş yaptığında sizlere ne gibi geri dönüşler yapıyorlar?
Leyla Soydinç: Öncelikle sığınaktan ayrılan her kadının destek süreci Dayanışma Merkezimiz tarafından devam ediyor yani sığınaktan ayrıldıktan sonra Mor Çatı ile olan ilişki kopmuyor. Çok farklı geri dönüşler alıyoruz; tekrar sığınağa dönmek isteyenler veya ekonomik ve sosyal açıdan desteğe ihtiyacı olup Dayanışma Merkeziyle iletişime geçen kadınlar vb. örnek verebilirim. Bunların dışında yıllar sonra bizi arayıp bağımsız hayatından, deneyimlerinden bahseden hatta gelip bağış yapan çok fazla kadın oluyor.

Psikogündem Ekibi: Sığınaktan çıkıp yaşadığı yere geri dönme kararı alan kadınlara karşı tutumunuzdan biraz bahsedebilir misiniz?
Leyla Soydinç: Böyle bir durum karşısında hiçbir kadına yargılayıcı veya suçlayıcı bir şekilde reaksiyon vermiyoruz. Verdiği bu karar hakkında tekrar konuşup kararını vermesini sağlarız. Eğer eve gitmeye karar verdiyse onun için bir güvenlik planı yaparız. Eve gittikten sonra tekrar şiddet görürse sığınağımıza her zaman utanmadan her koşulda geri dönebileceğini dile getiririz.

Psikogündem Ekibi: Bir kadın fiziksel bir şiddet gördüğü anda ilk olarak ne yapması gerekiyor?
Leyla Soydinç: Fiziksel şiddet gördüğünde direkt şunu yapmalı demek gerçekten çok zor ama yapabileceği birkaç şeyden bahsedebilirim. 6284 sayılı kanun sayesinde şiddet uygulayan kişiyi ücretsiz bir tedbir kararı alarak uzaklaştırabilir, sığınak seçenekleri düşünülebilir veya fiziksel şiddete maruz kalan bir kadın farklı sebeplerden dolayı hemen şikayetçi olmak istemeyebilir böyle bir durumda darp raporu alıp gelecekte yaşanabilecek bir durumda kullanabilmek için saklayabilir. Bunun dışında delil olarak kullanılabilecek mesaj, fotoğraf, ses kaydı toplamak çok yararlı olabilir.

Psikogündem Ekibi: Son olarak kadınlara bir mesaj vermek ister misiniz?
Leyla Soydinç: Kadın dayanışmasının ve deneyimlerimizi paylaşmanın gücüne çok inanan birisiyim o yüzden YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content