Sense 8- Homosensoriumlardan Limbik Sistemini Hatırlamak

Sadece Homosapienslerin yaşadığı sanılan dünya da aslında binlerce 8’er kişilik grupların sadece bir grubun ele alındığ, her bir karakterin hayatlarını ve bu karakterlerin ileriki bölümlerde bir yerde artık çakıştığı ve klasik bir figür olan ‘‘kötü bir bilim insanıyla’’ başa çıktıkları bir serüven.

Elbette sadece bununla kalmayıp her iki sezonunda da olay akışının devamlılığı ile pek çok bölümde toplumsal meseleler, toplumsal cinsiyet ve multi kültürel öge ve olayları da içerdiği bir dizi.

Dizide ele alabileceğimiz pek çok konuların yanı sıra ele almak istediğim karakterlerin analizi ve bu analizle birlikte limbik sisteminin önemini hatırlamış olacağız.

Riley ve Will:

Riley İngiliz, Will ’de Amerikalı iki duyusal. Dizinin başlangıcında Will homosenserium’ların varlığını keşfetmiştir, tabi bu süreç başlangıçta Will’i zorlasa da Will hemen benimsemişti. Will bir polis, babasıyla olan ilişkeleri gayet sevgi dolu bir yaşam tarzı vardı. Tipik bir Amerikalı baba oğul ilişkisine sahipler. Railey ise İngiltere de bir DJ’lik yapan ve çevresindeki arkadaşlarının çevreleri her ne kadar uyuşturucu işleriyle meşgul olsa da Railey ve arkadaşları gayet temkinli olduğunu görebiliriz. Will alışılmış olan Amerikan bir hayat sürdürürken Railey ise daha hedonist ama bir o kadar Kantçı, yani özgürlükçü olsa da gelecek için planlı biri.

 

Elbette bu çiftin birliktelik sağlaması belki de Freud’dan geçiyordur. Will in babasıyla olan samimi ilişkisi ve Railey ’in bu konu da pek içli dışlı olmasa da Railey in coşkulu ama bir o kadar da içten karanlık hayat tarzı ile Will’ in hayat tarzıyla birlikte birbirlerini dengeliyorlar.

Kala ve Wolfgang:

Kala Hindistanlı, gelenekçi bir ailede büyüyen bir ilaç şirketinde, ailesinin gözünde gayet başarılı bir kariyerde. Pek çok gelenekçi toplumlarda olduğu gibi kız çocuklarının mürüvvetini bir an önce görmek için elbette ailesi Kala’yı evlendirme çabasındalar. Kala sıkı gelenekçi bir ortamda olduğu için seks ve bakirelik gibi konular onun için konudan yabancı ve utandırıcı bir tutuma sahip. Wolfgang ise Almanya da yaşayan en yakın arkadaşı olan Felix le birlikte küçük bir dükkânı işletiyorlar. Bu detay pek gözler önünde olmamasının sebebi Almanya’daki büyük mafya babalarının ilişkide olduklarıdır. Çünkü Wolfgang’ın babasıyla olan ilişkisi pek iyi denilemez. Bu yüzden çocukluğu gayet asi ve akıllı olarak geçmiştir. Bir yandan da uzman bir kasa çözücüsüdür. Heyecan dolu ve gerilimli günler geçse de mafyalar arasında kaynasalar da Wolfgang geçmişindeki babasıyla olan ilişkisini hala içinde tutan aynı zamanda Felix le olan yakın arkadaşlığı gayet sadakatli olduğu da görünür. Çözdükleri kasa sayesinde gayet ünlenen Wolfgang ve Felix sonraki hayatlarında, gece kulüplerde eğlence ve Felix de cafcaflı kıyafetlere yönelir. Kıyafet detayının önemli kısmı Wolfgang karakterinin ayakkabı ile geçmişinde duygusal bir bağlantıya sahip olduğunu görebiliyoruz.

Kala ve Wolfgang ikili olmasalar da ikisinin tuhaf bir ilişkisi vardı. Kalanın gelenekçi tutumuyla birlikte, ne zamanki aşk ve seks ile ilişkili bir olayda zorluk çıksa Wolfgang belirmeye başlıyor. (Duyusalların arasındaki bu belirmeler seçkisiz olarak anlık yaşanıyor)

Bu ikilinin sık görüşmesi iki zıt kültürlerin kendilerini anlama çabasını görebiliyoruz.

Nomi ve Lito:

Nomi Amerika da yaşayan bir trans birey. Kız arkadaşı Amanita’yla sıradan hayatlarından sonra Nomi’nin duyusal olduğunu fark etmesi serüveni biraz uzun sürmüştü. Çünkü Nomi duyusallarla birlikte iletişimde olsa da bir yandan oldukları olayın kökünü araştırmayı çalışıyordu. ‘‘Homosensorium’’ kelimesini Nomi’nin serüveninde duyabiliriz. Nominin duyusal olduğu, bundan dolayı söylediği ve sergilediği davranışlar annesinin tuhafına kaçar ve dizide Whispers’ın (kötü bilim insanını) dönüm noktasından biri gerçekleşir. Annesinin onayıyla birlikte yapılacak ameliyatın aslında Whispers hedeflerinden biri olan duyusalları öldürmekti. Neyseki Amanita’nın fark etmesiyle Nomi ucuz kurtulmuştu. Nomi annesiyle yıllardır görüşmüyordu. Elbette trans birey olmasının bir payı da vardı. Birçok transseksüel bireylerin aileleri tarafından reddedilmeleri gibi LGBT+Q konuları Nomi de çokça işlenmese de Lito da gayet bu konu işlenmişti.

Lito, İspanyalı ünlü bir aktör. Erkek arkadaşı Raul ve dizinin ileriki bölümlerde en yakın arkadaşları olan Danieala. Danieala ile olan sıkı dostlukları elbette ortak bir konuydu. Daniela’nın ayrıldığına inkâr eden eski erkek arkadaşı ve maruz kaldığı şiddet, Lito ise eşcinsel olduğu deşifredilemsinden sonra sinema sektöründe çokça homofobik tepkiler alması ve sektörde durağan bir döneme geçmesiydi. Danieala sayesinde bu işin altında kalkmışlardır. Ortak noktanın toplumsal cinsiyet rollerin olduğunu görebiliriz.

Capheus:

Sıcacık iklimiyle ünlenen bir kıta olan Afrika da bir şehirler arası servis şoförü olan Capheus annesinin kötüye giden hastalığıyla mücadele ederken zengin bir iş adamıyla tesadüfen tanışırlar. Tanışmayla birlikte zengin adamın hasta kızına şoförlüğe başlar. Daha sonraki sezon da Capheus’u ilk görüşteki aşk ile tanıştığı bir haber muhabiriyle siyasi ortamlara girer.

Capheus ’un saflığı kız arkadaşıyla birlikte daha da cesur bir kişiliğe sahip olur. Dizi de Capheus’un ele aldığı sahnelerde, bulunduğu ülkedeki toplumsal krizlerini ve insani ihtiyaçların işleyişinin, zengin ve fakir ayrımıyla birlikte bizlere yansıtıyor.

Sun:

Güney Kore de babasının büyük şirketinde çalışan, babasıyla olan yakınlığı pek iyi olmasa da dövüş sanatları hocasıyla daha yakın ilişkisi vardı, bir nevi baba rolü olarak görüyordu diyebiliriz. Küçük erkek kardeşinin şirkete yaptığı kara para aklama politikasından yakalanır ve Sun suçu kendisine almayı mecbur kalır. Burada babasına karşı olan sadakatini ve ölmüş annesinin hürmeti için suçu üstüne almıştır. Dolayısıyla burada da Sun’ın geçmişinde, annesine olan yakınlığı ve babasıyla pek yakın olmayan ilişkisi, Sun’ın davranışlarına ve kişiliğine Freudyen bir bakış açısıyla bakarsak baba ve annesiyle olan ilişkisi pek çok konuda etkilediğini görebiliyoruz.

Şu ana kadar aslında birçok karakterlerin arkadaşlık ve birlikte oldukları sevgililerin aslında ortak yanlarının çevresel şartların etkili olduğunu görebiliriz. Aynı zamanda geçmişleri, benzer geçmişler ve zıt kültürlerin de etkili olduğunu görebiliyoruz.

Dizi de karakterlerin olay akışında yeri çok önemli. Dolayısıyla her karakterin geçmişin, bugüne ve edindikleri arkadaşlıkların karakterlerini etkilediği birçok davranışlarda gözlemlenebiliyor ve elbette filmde kullanılan objeler ve kostümler karakterlerin kişilikleri bizlere yansıtılıyor. Anlattığım bu karakterlere Freudyen bakışıyla birçok şey çıkarmak mümkün elbette.

Peki limbik sistem bunun neresinde?

Dizide karakterler arası geçişlerde daha doğrusu duyusalların birbirine göründüğü zamanlar, karakterlerin birbirlerini yardım etmelerinde duyguların olaylarla olan ilişkisinde yatıyor.

Limbik sisteme kısaca göz atmak gerekirse;

Hipotalamus: beynin sinir sistemi ve endokrin sistemiyle ilişkilidir.

Talamus: Beynin iki yerinde (hemisferinde) bulunur ve görme, işitme, dokunma ve tat konularında yer alır.

Amigdala: öfke, şiddet, endişe, kaygı ya da korku gibi duyguları yönetimindedir.

Hipokampus: hafızanın bulunduğu yerdir.

Karakterler üzerinde bir örnek vermek gerekirse, öncelikle Lito’yu ele alabiliriz. Lito karakterini inceldiğimiz üzere gayet duygusal bir kişiliğe sahip. Eşcinsel olmasının getirdiği toplumsal baskı üzerinde ezilmekte. Dizide diğer duyusallarla yardım için bağlantı kurduğunda mücadele ettiği olaylar genelde başa çıkması gerektiği toplumsal baskıya direnmesi ve yardımcı olduğu diğer duyusalın Lito karakterinin kişiliğine ihtiyaçları olduğunu da görürüz. Buradan da Lito’nun baş gösterdiği yorucu mücadelelerde limbik sistemde olan amigdala ve hipokampüsün daha aktif olabileceğini tahmin edebiliriz.

Talamusu da ele alırsak aslında tüm karakterlerde etkili ve ilk akla gelebilecek olan kısımdır. Çünkü talamus görme, işitme, dokunma ve tat alanlarında ilişkide olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla duyusalların birbirleriyle olan iletişimde oldukça önemli bir yere sahiptir.

 Hipokampus da ise hafızanın bulunduğu yer dolayısıyla bazı karakterleri Freudyen bir bakış açısıyla değindiğimizde hipokampusun yeri de oldukça etkili.

SONUÇ OLARAK

Başrol karakterlerle dizinin önemli kısımlarla birlikte analiz etmiş olduk. Bununla birlikte biraz Freudyen açıdan yaklaştık biraz da limbik sistemi hatırladık. Diziyi izledikten sonra geriye yaslanıp düşündüğümüzde birçok olayın, yaşamların, evrenin ve hayatlara bütüncül bir perspektifle ele alabileceğimizi düşünüyorum.

Abdullah Kalyoncu

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content