Spor Psikoloğu Ayça Aygün ile Röportaj

– Bize biraz kendinizden ve spor psikolojisinin ne olduğundan bahseder misiniz?

Merhabalar, ben Spor Psikoloğu Ayça Aygün. İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Egzersiz ve Spor Psikolojisi Yüksek Lisans bölümünü bitirip bu alanda uzmanlığımı aldım. Uygulamalı Spor Psikolojisi, Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi eğitimleri aldım. Çalışmalarımı spor psikolojisi alanında bireysel sporculara ve takımlara destek vererek sürdürmekteyim.

En temel tanımıyla spor psikolojisi; spor, egzersiz ve diğer fiziksel etkinliklere katılım ve performans ile ilişkili psikolojik faktörlerin bilimsel olarak ele alınmasıdır. Spor performansı fiziksel, teknik, taktik ve psikolojik elementlerden oluşmaktadır. Bir beceriyi geliştirmek, performansı ileri taşıyacak psikolojik özellikleri geliştirmek ya da performansı aşağıya çeken psikolojik özelliklerin etkisini ortadan kaldırmak için tıpkı fizik, teknik, taktik çalışır gibi düzenli ve sistemli olarak psikolojik anlamda da çalışılması gereklidir.

– Spor psikoloğu olarak sporcuların hangi durumlarıyla ilgileniyorsunuz ve ne gibi bir yol izliyorsunuz?

– Her sporcuyla yola çıkarken öncelikli olarak hedeflerimizi belirleyip bir rota oluşturuyoruz. Bu rotayı oluşturmakta sporcuyu ve branşını iyi tanımaya çalışmakla başlıyor. Sonrasında sporcunun performansına etki eden psikolojik faktörleri belirleyip bir performans profili oluşturuyoruz. Bu profil bize öncelikli çalışacağımız konuları gösteriyor. Bazı sporcular spesifik bir sorunlarıyla alakalı örneğin stres, heyecan, performans kaygısı, hata sonrası toparlanamama, duygularını düzenleyememe gibi, bazı sporcular da performanslarını daha iyiye nasıl taşıyabileceklerini öğrenmek için bana ulaşıyor.

– Sizce Türkiye’de bu alan yeterince önemseniyor mu, sporcularda bu bilinç var mı?

Yurt dışı ile kıyasladığımızda bu alan Türkiye’de yeterince önemsenmiyor. Yapılan çalışmalar ve yapılanmaya baktığımızda baya bir geriden geliyoruz diyebilirim. 2014 yılına kadar bu alana özgü bir yüksek lisans programı bile yoktu. Fakat son 10 senedeki gelişmelere baktığımda biraz hız kazandığını ve daha çok duyulmaya başladığını söyleyebilirim. Her sporcuda bu bilinç yok maalesef. Zaten bu bilince sahip olanlar bizlere ulaşıyorlar. Sadece sporcu değil antrenör, kulüp, yönetici gözünde de çok da gerekli görülmeyen bir alan olarak bakıldığıyla karşılaşıyoruz. Bizim bir görevimizde bu bilinci oluşturabilmek adına çalışmalar yapmak oluyor.

– Ülkemizdeki spor kulüpleri veya sporcular işin mental kısmına nasıl bakıyor, profesyonel yardım almayı tercih ediyorlar mı?

Yukarıda da biraz bu sorunun cevabına giriş yapmış oldum. İşin mental kısmını gerekli gören kulüpler bu tarz destekler alıyorlar. Kulüpleri bünyesinde spor psikologları çalıştırıyorlar ya da dönemsel destek alıyorlar. Alt yapı okulları sporcuların psikososyal gelişimleri açısından bu tarz destekler alıyor. Bu destekler bazen antrenmanlar öncesi ya da sonrası yapılan ufak uygulamalar, bazen de sporculara ya da ebeveynlere verilen seminerler şeklinde gerçekleşebiliyor.

– Sizce sporcular kariyerinin hangi döneminde psikolojik desteğe başvurmalıdırlar?

Her branşa özgü her yaş grubu için uzun süreli atlet gelişim programları mevcut. İçinde bulunulan dönemin gelişimsel özellikleri de ön planda tutularak fiziksel olarak antrenmanlarda neler yapabilir neler öğretilmeli aynı şekilde psikolojik becerilerden hangilerini hangi seviyelerde öğrenmeli belirtilmiş. Aslında spora başlanılan andan itibaren bu destek alınmalı. Ne kadar erken bu desteği alırlarsa, temel spor psikolojisi tekniklerini öğrenip, psikolojik becerilerini geliştirmeleri performansları açısından o kadar faydalı olacaktır. Tabii genelde sıkıntı yaşanılan bir durum olduğunda ya da çok önemli bir yarışları/turnuvaları olduğunda bizlere ulaşıyorlar. Senelerdir her gün antrenman yapan bir sporcunun önemli bir yarışı öncesi 1-2 görüşme ile psikolojik destek alıp hemen sorununa çözüm bulmak istemesi çokta gerçekçi değil açıkçası. Görüşmelerde yapacağımız çalışmalar tıpkı senelerdir yaptıkları antrenmanlar gibi düzenli bir süreci kapsamalı. Performanslarının fiziksel, teknik, taktik yönünü sürekli çalıştıkları gibi psikolojik yönünü de düzenli olarak çalışmaları gerekiyor.

– Dünyadan veya sizin kendi tecrübelerinizden bu alandan faydalandıktan sonra kariyeri değişen bir sporcu örneği var mıdır?

Çalıştığım sporculardan örnek vermem etik olmayacaktır o yüzden genel olarak bu soruyu cevaplayacağım. Genel itibarıyla çalıştığımız sporcularda antrenmandaki performansını yarış anında gösterememe, hata sonrası toparlanama maça devam edememe, özgüven eksikliği, olumsuz ve gerçekçi olmayan düşüncelere takılı kalma, motivasyon düşüklüğü, stres, heyecan, kaygı gibi durumları sıkça çalışıyoruz. Zihinde canlandırma gibi çok temel bir spor psikolojisi tekniğini öğrenip kullandıklarında ve rutinlerine eklediklerinde çok fayda görüyorlar. Ya da olumsuz düşünceleri üzerinde çalıştığımızda kaygılarının gerçekçi olmadığını fark edip performansında takıldığı noktayı düzelten sporcular mevcut. Bazı sporcularda çok fazla sonuç odaklı oluyorlar, onlarla yaptığımız çalışmalarda da onları sürece, kendi performanslarına ve kontrol edebileceğimiz şeylere odaklanmaları üzerine çalışıyoruz. Bize çok basit gelen bir nefes ya da gevşeme egzersizini sporcuya öğretip rutinlerine eklediğimizde bile sporculara çok faydalı oluyor. Sporcunun antrenörleri, ebeveynleri, arkadaşları, çevresindekiler performansları sonrası hep geribildirim verirler. Çok basit bir örnek verirsem “çok heyecanlıydın, heyecanlanınca iyi performans gösteremiyorsun, heyecanlanma” gibi bir geribildirim alıyor sporcu. Evet heyecanlandığını o da biliyor, heyecanlanınca iyi performans gösteremediğini o da görüyor. Ama işin “heyecanlanma” kısmında nasıl yapacağını bilmiyor. Etrafındaki herkes “heyecanlanma” diyor ama kimse nasıl heyecanlanmayacağını ya da bu heyecanını nasıl kontrol edebileceğini söylemiyor. İşte bizde bu noktaya devreye giriyoruz aslında.

– Spor psikolojisi dendiğinde elinizde olsa spor psikolojisi hakkında neleri değiştirirdiniz ya da ne gibi geliştirmeler yapardınız?

Çok fazla değiştirmek istediğim şey var tabii ki. Ama en temel yaşadığımız sorun eğitim ve eğitimli uzmanların alanda çalışamaması. Biz psikoloji bölümünü bitirip psikolog unvanını alıyoruz. Farklı alanlarda uzmanlık eğitimlerimizi, yüksek lisanslarımızı tamamlayıp, terapi eğitimleri alıp sürekli kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Spor psikolojisi alanında ise karşımıza lisansı spor bilimleri olup “psikolog” unvanını kullanan insanlar çıkıyor. Herhangi bir psikoloji lisans bölümü bitirmeden, spor psikolojisi eğitimi ya da yüksek lisansı yaptıklarında psikolog unvanına sahip olduklarını düşünüyorlar maalesef. Biz nasıl kendimizi antrenör, koç, beden eğitimci olarak nitelendirmiyorsak onların da bunu yapmaması gerekiyor. Tabii bunu denetleyen, kontrol eden, sorgulayan bir sistem yok. Öncelikle bunun oluşması gerekiyor. Biz işin içinde olduğumuz için kimin ne derece uzman olduğunu ya da eğitimlerini sorgulayıp bir fikir sahibi olabiliyoruz. Ama bir sporcu ebeveyninin bu kadar detaylı bir bilgisi olmayabilir ya da ilgili kişi kendini çok iyi pazarladığında onun uzmanlığını sorgulamayabilir. Bu tarz insanlarla karşılaşıp kötü tecrübeleri olan ya da bir fayda görmediklerini söyleyen çok fazla ebeveynle karşılaşıyoruz. Bu tabii bizler için de bir engel oluyor, bir ön yargı ile bakıyorlar. Bir de etik sorunu var. Çalışılan sporcunun sizle paylaştığı bilgileri antrenörle ve kulüp yöneticileriyle paylaşmamalısınız. Aynı şekilde sosyal medyada hali hazırda ya da geçmişte çalıştığınız sporcuların süreçleriyle alakalı paylaşım yapmamalısınız. İsim vermeden eskiden çalıştığım bir sporcu da bunu yapıyordu gibi olumsuz bir durumu örnek vermek çok yanlış. O sporcu belki de bunu görüp kendisinin olduğunu anlayacak. Bizler nötrlüğümüzü hep korumak zorundayız. Sporcuyla yaptığımız çalışma alanını hep temiz, ön yargıdan uzak ve yargısız şekilde tutmalıyız ki sporcu sorunlarını rahatça ifade edebilsin, istediği zaman geri dönebilsin.

– Bu alana yönelmek isteyen kişilere ne tavsiye edersiniz?

Öncelikle yüksek lisans eğitimlerini tamamlayıp uzmanlıklarını almalarını öneririm. Spor psikolojisi alanı psikolojinin diğer alanlarına göre daha yeni gelişmekte olduğu için önümüzde açık ve temiz bir yol yok. Bu yoldaki taşları, otları temizleyip kendimize yol açmakla uğraşıyoruz. Bu durumu da göze alıp bu yola çıkılmalı. Ama bu alanda ne kadar çoğalırsak farkındalık da artacağı için hep birlikte belki bu yolu daha kolay yürünür bir hale getirebiliriz.


Koordinatörler: Jinda Yekbun Doğaner – Öykü Başer


Dergi Psikopol, öğrencilerin bakış açılarını, deneyimlerini ve araştırmalarını paylaşma fırsatı sunan bir topluluk olarak, alanında önde gelen isimleri ağırlamaktan gurur duymaktadır. Değerli uzmanlarla iş birliği yaparak, dergimizin sayfalarını zenginleştiren ve okuyucularımıza önemli içerikler sunmamıza yardımcı olan ekip arkadaşlarımıza, ayrıca değerli görüşleri ile deneyimlerini bizimle paylaştığı için Uzman Psikolog Ayça Aygün’e teşekkür ederiz. Gelecekte de benzeri iş birliklerini sürdürme umuduyla, dergimizde yer alan içeriklerin okuyucularımıza faydalı olmasını dileriz.
-Dergi Psikopol Ekibi-

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content