STANFORD HAPİSHANE DENEYİ

(The Stanford Prison Experiment)

Film psikoloji dünyasında büyük yankı uyandıran, 1971 tarihli Stanford hapishane deneyini konu alır. Deney psikolog Philip Zimbardo tarafından yürütülmektedir ve kişilere verilen sosyal rollerin insan davranışlarına etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Filmin yönetmen koltuğunda Kyle Patrick Alvarez’i görürken oyuncu kadrosunda Billy Crudup, Ezra Miller gibi başarılı isimlerle karşılaşıyoruz. Haliyle bu başarılı kadroyla beraber gelen oyunculuklar ve senaryo gibi unsurlar filmi psikolojik-gerilim türünde önemli bir konuma getirmiştir. Filmimizi tanırken aynı zamanda deneyin süreçleri hakkında da bilgi edinme imkânı bulacağız.

Her deneyde olduğu gibi bu filmde konu alacağımız deneyde de öncelikli olarak katılımcılar belirlenmektedir ki film de zaten katılımcı seçmek için yapılan mülakatlarla başlamaktadır. Katılımcılar üniversite öğrencileri arasından seçilmektedir. Burada karşılaştığım ilginç noktalardan bir tanesi mülakat sırasında gönüllü katılımcılara yöneltilen 2 hafta boyunca kalacakları Stanford hapishanesinde mahkûm mu yoksa gardiyan mı olmayı tercih ederdiniz sorusuna gelen yanıtlar oldu. Çoğu mahkûm olmayı tercih edeceklerini çünkü bunun daha az sorumluluk ve çaba gerektireceğini söylüyorlardı. Fakat elbette ki işler böyle yürümeyecekti. 24 denek seçildi, denekler yazı tura ile rastgele şekilde mahkûm veya gardiyan olmak üzere atandılar ve üniversitenin bodrum katında hazırlanan bir hapishane simülasyonuna yerleştirildiler. Filmde Zimbardo, bu deneyin amacının cezaevlerinin insan davranışı üzerindeki etkileri açısından önemli olduğunu vurgulayarak mahkumların bireyselliklerini, onları onlar yapan şeyleri ellerinden almak amacıyla gerçek mahkûm ve gardiyan kostümleri kullandığını belirtir. Gardiyanların otoritelerini göstermesi için aynı zamanda hapishaneye kurallar konur ancak fiziksel şiddet yasaklanmıştır ve bu sözleşmede de belirtilmektedir.

Birinci günden mahkumlar ve gardiyanlar arasındaki şiddetli tartışmalar ve ciddi kaos ortamları oluşmaya başlar hatta aralarında fiziksel şiddeti de görürüz. Filmin en kritik noktalarından bir diğeri ise Zimbardo’nun da deneye hapishane müdürü olarak katılmasıdır ancak kendisi fiziksel şiddete müdahale etmez ve bu da tabii ki karşımıza etik ihlali olarak çıkar. Günler geçtikçe mahkumlar hırçınlaşmaya ve baş kaldırmaya devam eder, deneyden ayrılmak isteyen mahkumlara izin verilmese de bunlar öyle bir hale gelir ki bazı mahkumlar serbest bırakılmak zorunda kalınır. Altıncı günün sonunda ise oluşan dehşet verici ortam deneyin Zimbardo tarafından tamamen sona erdirilmesine neden olur. Filmin sonunda iki ay sonra mahkumlarla yapılan görüşmeler verilir; gardiyan rolündeki katılımcılardan biri artık kendisinin neler yapabileceğini bildiğini ve bunun canını yaktığını belirtir. Yine aynı şekilde bir mahkûm ise ‘benliğimi kaybetmeye başladığımı hissetmiştim’ der ki bu da tam Zimbardo’nun amaçladığı şeydir.

Stanford hapishane deneyi filmi, deneyin akademik kitaplardaki teorik anlatımlarına ek olarak görsellik kazandırmıştır ve bu da eminim ki psikoloji literatürüne deneyin insanlar tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlaması açısından büyük şeyler katmıştır. Bu filmle ilgili eleştirim ise insanların deneyi daha kolay anlayıp içselleştirebileceği bir yaklaşım yerine akademik terimler veya deney prosedürleri gibi fazlaca bilime yönelik bir açıdan deneye ışık tutulmasıdır. Bu nedenle filmi izlemeden önce deneyin süreçleri hakkında kısaca bilgi edinmenin, filmi daha keyifle izlemeyi sağlayacağını düşünüyorum.

Başak Nalbantoğlu

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content