Uydumculuk: Ne Kadar Kendin Olabiliyorsun?

Öncelikle sürü psikolojisi konusunu ve Ritüel adlı filmi de baz alarak; bizlerin ne kadar kendimiz olabildiğini bir düşünelim.
Film de sembolizm ön planda olsa da basit bir şekilde işlenmiştir. Travma etkisi yaratacak birçok sahneler olmasına karşın, gayet akıcı bir şekilde ilerlemektedir. Filmde konusu geçen Midsommar festivalinde trajik olaylar yaşanmaktadır.   Geleneksel Midsommar festivaline katılmak isteyen Dani ve Christian, üniversiteden arkadaşları ile İsveç’e doğru yola koyulur. Yemyeşil cennete benzeyen bu yeri fazlasıyla sevmelerine karşın bir süre sonra yerel kutlamaların ve pagan ritüellerinin yapıldığı bu yerin pek de düşündükleri gibi olmadığını anlarlar. 90 yılda bir düzenlenen gizli bir ayine katılan gençler, kendilerini korku dolu bir deneyimin içinde bulurlar.
Maalesef korkunç ayinler düzenlenmektedir, filmin sonunda her şeyin tatlıya bağlanmasını umut etsek de festival tamamıyla gerçekleştirilmiş ve zafer İsviçre’deki zalim köylülerin eline geçmiştir. Birçok psikolojik gerilim ve korku filmlerinde alışık olduğumuz ‘‘kötü tarafın’’ elbette adalete teslim olduklarını görmekteyiz ancak filmde hangi tarafın adalete teslim olduğunu ya da yenik düştüğünü tartışabiliriz. Filmde ele alabileceğimiz birçok konu vardır bunlar: din, intihar, uyuşturucu vb. Bu yazıda ele alacağımız konu, kültür ve sürü psikolojisinin ilişkisi olacaktır.
Psikoloji de çoğunluğa uyma ya da sürü psikolojisi denilince akla ilk gelen deney Asch’in çizgi deneyleridir. Çizgi deneyi kısaca: Bir deney yapan kişi ve karşısında birkaç katılımcı bulunmaktadır (katılımcıların arasında sizin de yer aldığınızı düşünün) ve deney yapan kişi katılımcılara bir hedef çizgi ve bu çizgiye uyumlu olan ve olmayan bazı çizgiler sunar dolayısıyla hedef çizgiyi diğer çizgilerle karşılaştırır. İlk ve ikinci denemede herkes bariz bir şekilde görünen doğru cevabı verir. Üçüncü deneme de ise yine aynı tablo gösterilse de katılımcıların biri yanlış cevap verir (kasıtlı ya da herhangi bir sebeple). Lakin sırayla katılımcılar yanlış cevabı söyleyen katılımcıyla aynı cevabı vermeye başlarlar. Bu durumda siz ne cevap verirdiniz? Deney devam ederken katılımcılar hala yanlış olan cevapları verirler. Çalışmada katılımcılardan oluşan gruplarda %70’i en az 1 kere yanlış cevabı vermiştir ve katılımcıların %37’si grupla birlikte yanlış cevabı vermeye devam etmiştir. Tek başına olan katılımcıların %1’i en az bir kere yanlış cevabı vermiştir.  Deneyin birçok detayları vardır ama       biz şimdilik bu kadarını bilelim.
Filme konu olan ve İsviçreli köylüler tarafından geçekleştirilen Midsommar festivali gibi kültürel kutlamalar; bazı kültürlerde tuhaf karşılanabilmektedir. Kültür ve yaşantılar nasıl oluyor da farklı toplumlara göre tuhaf bulunabiliyor? Ayrıca kişiler içinde doğdukları kültürlere nasıl kolayca uyum sağlayabiliyor?
Hepsinin cevabının toplum psikolojisini anlamakta saklı olduğuna inanıyorum. Buna bağlı kültür ve sürü psikolojisinin evrimsel açıklamaları da mevcut. Bu sorulara benzer daha nice sorular türetebiliriz. Sorulara bir başka açıdan bakarsak, soruların cevaplarını anlamaya çalışmak bile önemli bir adımdır. Filmde geçen festivalde uyguladıkları ayinlerin her zaman her iki taraf için de mantıklı açıklamaları vardır. Değinmek istediğim nokta sadece biz insanlar birbirimizi anlamaya çalışmak için sorular sorsak, kalıp yargılara ve önyargıların getirdiği ıstıraplara yenilmesek. Her zaman önceliğimizin kendimizin olduğunu unutmasak.
Son olarak Solomon Asch’dan bir alıntı paylaşmak isterim: Sosyal davranışların çoğu, bulundukları bağlama göre değerlendirilmelidir, aksi halde, anlamlarını yitirirler. Sosyal olguları düşünürken yapılan hiçbir hata, bu olguların yerini ve işlevini görmedeki başarısızlıktan daha ciddi değildir.
Abdullah Kalyoncu

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content