Yaşamın Anılara Dönüşme Süreci – BELLEK

Bellek; deneyimlerimizin kaydedilmesi, bir süre zihnimizde tutulmasını ve yeri gelince de davranışlarımıza yansıtılma süreçlerini genel olarak temsil eden bir kavramdır. Zihinde tutulan deneyimler bazen bir sözle bazen de davranışlarımızla geri getirilebilir. Bazen de bellekten geri getirmek bu kadar kolay gerçekleşmeyebilir. Yeterli ipuçlarının olmaması hatırlama sürecinin gerçekleşmesini geciktirebilir. Bazen de işlemlenemeyen bir bilginin belleğimizde zaten hiç olmaması sebebiyle hatırlama imkansız hale gelebilir. Bahsedilen süreçleri daha iyi anlamak için belleğin üç aşamasını inceleyelim;

Bilginin belleğe geçiş sürecinde göreceğimiz ilk aşama duyusal bellektir. Etrafımıza bakarız. İnsanları, nesneleri ve doğayı görürüz. Gördüğümüz veya duyduğumuz uyaranlar ilgili duyu organları yoluyla sinir sistemimize girer. Bu uyaranlar duyusal belleğimizde sinirsel mesajlar olarak depolanır. Duyusal belleğe hangi yolla girdiğine göre bu bellek türü ikiye ayrılır;

Görme sistemimizle ilişkili olan, görsel bilgiyi işleyen ikonik bellek; ve işitme sistemimizle ilgili olan duyusal bilgiyi işleyen ekoik bellektir. İlk aşamadan sonra ikonik veya ekoik belleğe gelen bilgilerin çok önemli olması durumunda bilgiler bir sonraki aşama olan kısa süreli belleğimize devredilir. Buraya gelen bilgiler en fazla 30 saniye burada tutulur. Ve kısa süreli belleğimize giren bir bilgi seçici dikkat aracılığıyla girer.  Yani duyusal bellekte olan bilgilerden bir kısmı bizim için daha önemli olduğunda onların bir üst seviyeye geçmesidir. Bir olayı ya da bir durumu düşündüğümüzde onun aktif olarak kısa süreli bellekte olduğunu söyleyebiliriz. Kısa süreli bellekte aktif olarak çalışan bir bellek türü olan çalışma belleği ise hem görsel hem de işitsel bilgiyi yorumlayan bir göreve sahiptir. Çalışma belleği bir miktar bilginin bilinçte tutulmasını ve onun üzerinde işlem yapılmasını sağlar. İşlem görmeyen bilgi kısa sürede sistemden kaybolur. Kodlama veya sürekli tekrarla işlemlenen bilgiler ise bir sonraki aşamaya geçerler.

Buraya kadar bahsedilen bellek türleri kısa süreli, kapasiteleri sınırlı, bilgilerin bilinçte kısa süreli tutulduğu fakat bazılarının da tutulamadığı kaybolup gittikleri bir kısımdı. İki aşamadan geçen bilgiler artık kalıcı depolama denilen uzun süreli belleğe aktarılır. Bu kalıcı depolama alanının kapasitesi sınırsız gibi görünmektedir. Uzun süreli belleğe geçen bir bilgi veya anılar beyinde nispeten kalıcı bir değişiklik meydana getirir. Mesela bu kalıcı değişiklik bir bilginin sürekli tekrar edilmesi, bir çeşit nöronun beyinde artık o sinirsel bağlantının sürekli kurulmasından dolayı nöral mesajın iletilmesinin nöronlar için çok basit bir görev haline gelmesidir. “ Kendimizi sürekli olarak maruz bıraktığımız uyaranlar nihayetinde baş etmekte ustalaştığımız uyaranlar haline gelir.” Bu alıntı bir belgeselde karşıma çıkan sürekli kullandığımız sinirsel bağlantıların ilgili olduğu bilginin beyinde bir değişikliğe neden olduğunu anlatır. Beyindeki bu fiziksel değişiklikte uzun süreli belleğe aktarılan bilgilerin bir nevi kalıcı olma sebebidir.

Uzun süreli belleğimizi sözel olarak ifade edilemeyen (örtük) bellek ve sözel olarak ifade edilebilen (açık) bellek diye iki başlık altında inceleyeceğiz.  Örtük bellek sözlü olarak tarif edemediğimiz, kişilerin ne yapacağını bildiği becerilerdir. Sözel olarak ifade edemediğimiz bu anılara motor beceriler, alışkanlıklar ve refleksler de dahildir. Bisiklet sürmek ve ayakkabı bağlamak örtük belleğimizde saklanan becerilerimizdir. Açık bellek ise bilgi birikimimizi oluşturan tüm olgu ve bilgilerdir. Kişisel yaşantılarımızdan arta kalan anılar, okullarda öğrendiğimiz bilgiler veya bir dergide okuduğumuz yazıdan edindiğimiz bilgiler açık belleğimizin içeriğini oluşturur. Açık belleğimizi semantik (anlamsal) ve episodik (kişisel olaylara dayanan) bellek olarak ikiye ayırırız. Semantik bellek genelde herkes tarafından bilinen okulda veya okuyarak öğrendiğimiz bilgilerdir. Episodik bellek ise kişisel geçmişimiz, günlük yaşamımızda edindiğimiz bilgilerdir. Kişi için önemli bir olay, çocukluk anıları doğum günü kutlamaları gibi anılar episodik belleğin içeriğini oluşturur. Episodik ve semantik anılarımızı bilince getirmek yani uzun süreli bellekten çıkarıp bir süre kısa süreli belleğe getirmek mümkünken, örtük anıları bilince getirmek pekte kolay olmayabilir.

Sistemi kısaca özetleyecek olursak bir miktar uyaran duyu organları yoluyla duyusal belleğe girer. Daha sonra hangi bilgilerin önemli olduğuna karar verilir ve bir kısmı kısa süreli belleğe gelir. Burada işlenme şekline göre bazı bilgiler kaybolur bazı bilgiler ise uzun süreli bellekte yerini alır.

Uzun süreli belleğimizde mevcut olan bir bilginin tekrar bilince getirilmesinde bazen sıkıntı yaşarız. Bu durumun sebebi yeterince ipucu olmaması veya o bilgileri uzun süreli belleğe nasıl koyduğumuzla ilgili olabilir. Bilgiyle birlikte ne kadar ipucu kodlandıysa bellekten geri getirmekte o kadar kolay olur. Bilgiyi eğer sokakta öğrendiysek sokak bizim için bir ipucudur. Belirgin bir psikolojik veya fizyolojik bir durumda öğrenilen bilgiler, aynı halin meydana gelmesi durumunda daha kolay hatırlanabilir. İyi veya kötü bir sürü anımızın biriktiği bir yakın arkadaşımızla tartışırken paylaştığımız kötü anılarımızı daha çok hatırlarız. Belleğimizden geri çağırdığımız anılarımızın kesin olarak doğru olduğunu söyleyebilir miyiz? Yeni deneyimlere sahip oldukça hiç farkında olmadan önceki anılarımızı değiştirmeye, yenilemeye eğilimliyiz. Bu yüzden anılarımız tam doğru olmayabilir. Üzerinden zaman geçtikçe yanlışların da anıya dahil olma olasılığı artar. Ve sonunda kesin doğru olduğunu düşündüğümüz anımız her aklımıza geldiğinde düzenlediğimiz revize ettiğimiz bir anıya dönüşür. Benzer bir örnek olarak sahte anı sendromundan bahsedebiliriz. Sahte anı sendromu kişinin hipnoz altında bir başkasının önermesiyle yarattığı gerçek dışı anıları ifade eder. Araştırmalar hipnozun anıları hatırlatmada ne kadar yardımcı olsa da verilen telkinlerden dolayı yanlış anıların yaratılmasını da kolaylaştırdığını göstermiştir.

Yaşam sürecimizde sürekli bir şeyler öğreniriz. Anılar biriktirir bazen onları hatırlar bazen de insan olmanın bir gereği olarak unuturuz. Unutmak istemeyeceğimiz anılar olur onları sürekli içimizde tekrar ederiz. Bazen unuttuklarımız bazen de unutmak istemediklerimiz bizi biz yapan hikayenin bir parçası olurlar. Oliver Sacks’ ın Karısını Şapka Sanan Adam kitabından yapacağım alıntının yazımın sonunu getirmesini umuyorum.

“ Her birimiz, algılarımız, duygularımız, düşünce ve eylemlerimizle, ki bunlara konuşmalarımız, sözlü anlatılarımız da dahildir, bilincinde olmadan, içimizde sürekli kişisel bir anlatı kurarız, biz işte o anlatıyızdır.”

Merve Peksöz

Kaynaklar;

Cıccarellı, Whıte 2019. “psikoloji-Bir keşif gezintisi” Ed: Prof. Dr. Deniz Nafia Şahin Nobel yayıncılık

Özakpınar 2009. “hafıza” ötüken yayıncılık

İnsan içimizdeki dünya belgeseli

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content