Sınırda Kişilik Bozukluğu
6 Aralık 2022Dissosiyatif Bozukluklar
6 Aralık 2022
Kaygı Bozukluğu Nedir?
Kaygı bozukluğu diğer bir adıyla anksiyete; tekrarlayan endişeli düşünceler ve yaşanılan durumla örtüşmeyen ileri görüşlerdir. Yaşanılan endişeli düşünceler ile kan basıncımız artabilir; terleme, titreme, hızlı kalp atışı veya baş dönmesi gibi fiziksel değişikliklerle karşılaşılabiliriz. Kaygı bozukluğu olan kişiler temel olarak korku ve endişeye sahip olan kişilerdir.
Kaygı Bozukluğu Nasıl Başlar?
Kaygı bozukluğu çocukluk veya gençlik çağlarında başlar ve yavaş bir şekilde ilerler. Rahatsızlık düzenli olmadığı için kişiler başlangıçta anlamayabilir. Kişilerin hayatı boyunca bazı dönemlerde kendini göstermeyebilir. Ağırlıklı olarak stresli yaşam olayları olduğunda kaygı bozukluğu tekrar ortaya çıkar. Öğrenilen faktörler sayesinde kişilerde kaygı bozukluğu oluşabilir veya biyolojik yatkınlık olabilir.
Kaygı bozukluğu ve korku birbirlerinin yerine kullanılabilirler fakat sıkça karıştırılırsa da aynı şey değildir. Kaygı geleceğe yönelik uzun süreli bir tepki olarak kabul edilirken korku anlık olan bir duygudur ve kısa sürelidir.
Kaygı Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
Kaygı bozukluğuna sahip kişiler çoğu zaman gereksiz endişelerinin farkındadır fakat durduramazlar ve kendilerini sakinleştiremezler. Kaygı bozukluğunun belirtileri fiziksel veya duygusal olabilir ve insan ilişkilerini etkileyebilir. Kaygı bozukluğunun genel belirtileri şunlardır:
-Yorgunluk, dikkat bozukluğu
-Kolayca irkilme, uyku bozukluğu
-Nedensiz yorgunluk, baş ağrıları, titreme, terleme
-Sosyal ilişkinin az sayıda olması, cevap vermekte zorlanma
-Güvensiz hissetme, hissedilen duyguları ifade etmede zorluk
-Alıngan olmak, ilişkileri kolay sona erdirme
Kaygı Bozukluğu Her Zaman Kötü Bir Şey Midir?
İnsanlar genellikle kaygı bozukluğunu olumsuz bir şey olarak görürler ve düşük seviyedeki kaygıları dahi olumsuz karşılarlar. Fakat Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre, psikologlar kaygının kaçınılmaz bir şey olduğunu ve günlük hayatımızda her zaman zararlı değil ayrıca yararlı rol oynadığını biliyorlar. Çünkü kaygı insan yeteneklerini ve kendilerini zorladığında veya olası sınırların ötesine geçildiğinde ortaya çıkar. Yeteneklerimizin sınırında çalışmak stresi geliştirir ve zorluklarla karşı karşıya kaldığımızda artık dirençli olabiliriz.
Örneğin kovulmak ya da tartışmak kaygınızı arttıracak olaylardır; doğum yapmak ya da kedi sahiplenmek de buna örnek verilebilir. Kovulduğunuzda da eve ilk kez bebek getirdiğinizde de stresli olursunuz. Tüm bu stresli örneklere olumsuz durumlar diyemeyiz. Başka bir örnek olarak sınav haftasında kaygılanan bir öğrenciyi düşünün. Kaygılanması onu harekete geçirirse ve çalışmaya başlarsa bu ona güvence verir.
Yani kişide oluşan kaygıyı, kişi olumlu hale getirebilir. Fakat bu duyguyu özümseyemez ve kaygı bozukluğu düzeyi aşarsa bu kişiye zarar verir. Ortada endişelenecek sebep yokken her zaman endişeli olan bir kişiyi veya bir öğrencinin küçük bir ders için aldığı düşük notta panik atak geçirmesini düşünün. Bu örneklerde kaygı bozukluğu kişilere zarar verir. Kaygıdan bunalmış kişiler kaygıdan kurtulmak için kendince önlemler almalılar. Kendi düşüncelerini dinleyebilirler veya kitaplar okuyabilirler. Fakat hala kaygıları yüksek düzeydeyse profesyonel destek alınmalıdır.
Kaygı veya diğer duygular kontrol edilemez hale geldiğinde profesyonel destek alınmalı. Bunun yanında kişiler gerçek olamayacak hedefleri kendine seçmemeli. Her insan refah içinde yaşamak ister fakat sürekli mutlu olmak hedefiniz haline gelirse sonuç olarak kaygı bozukluğuna sahip olabilirsiniz çünkü sürekli mutluluk ulaşılamaz bir şeydir.
Medipol Üniversitesi İngilizce Psikoloji Bölümü ikinci sınıf öğrencisiyim. Psikopol Dergisi yazı ekibindeyim.