Kendiyle Dost Olmak

Kendiyle dost olmak, kendini sevmek mi demektir? İkisi arasında bilinçli bir tercih yapılabilir mi?

Kendini sevmek mi? Kendiyle dost olmak mı?

Dostluk yüksek bir değerdir. İnsanın kendisiyle dostluğu için de geçerlidir bu; kendiyle dost olmak, insanın kendi kendisiyle ilişkisinin serbest bir biçimidir, başkalarıyla ilişkilere sonuna kadar açıktır; oysa aşırı öz sevgide, başkalarına olan ilgi sıkı sıkıya insanın kendisine dönük ilgisine bağlıdır.

Kendiyle dost olmak ve kendini sevmek: Gerçek hayatta bunlara nadiren saf halleriyle rastlanır, çok defa da bir ve aynı kişide birbirine karışmış biçimde. Bir insanda hangisinin ağır bastığı, onun yatkınlığına ve toplumsal çevresine bakar. Fakat kişi bu tesirlere ömür boyu mahkûm olmak zorunda da değildir. Kendini hangi yönde geliştirmek istediğine, benliğinin odak noktasını kaydırmak üzere kendi kendisiyle cebelleşmeye hazır olup olmadığına kendisi karar verebilir. Bu nedenle kendiyle dost olmaya giden yoldaki ilk öneri, insanın kendisiyle ilişkisinin biçimini bilinçli seçmesiyle ilgilidir.

Kendimizle ilişkimizin biçiminin ne olacağına dair huzursuzluk, yeni değildir. Batı kültüründe daha Platon ve Aristoteles, benliğe olan düşkünlüğünü, philautia’yı, aşırı öz sevgiyi teşvik edip etmeyeceğini tartışmışlardı. Platon bundan korkuyordu, Aristoteles ise orada insanın kendi benliğiyle (autos) bir dostluk (philia) ilişkisi görüyordu.

Ayrım yaparak ilerleyebiliriz: Öz sevgi, şayet benlik tıpkı başkasına dönük aşırı büyük bir aşk gibi idealleşirse, abartıya kayar. Öz sevgi, benliği tıpkı başkasının ona dönük aşırı tutkulu aşkı gibi daraltabilir. Oysa kendiyle dostlukta benlik, tıpkı başkalarıyla dostlukta olduğu gibi, idealleştirmekten kaçınır, kendi kendisinin gerçekçi bir değerlendirmesini yapabilecek durumdadır.

Antik Çağ’ın Delfi Tapınağı’ndaki meşhur yazıtı, biraz da bu nedenden dolayı, ”Kendini tanı” (Gnothi seauton) ikazında bulunuyordu. Kastedilen şuydu: Tanrı değil de bir insan olduğunu, yani mükemmel olmadığını idrak et. Kendini abartma, bu sana acı verebilir. Bir şey yaratamazsın, Tanrı’ya denk olamazsın.

Kendiyle dost olan insan, mükemmel olmamaktan incinmez. Tıpkı başkasıyla dostluk ilişkisinde ötekini onun hususiyetleriyle benimsediği gibi, kendi kendisiyle ilişkisinde de aynısını yapmaya hazırdır. Kendini bilen, ama yine kendini seven birisi olabilir böylece. Kendiyle alay edebilmek ve öz eleştiri yapabilmek, ona yabancı değildir.

Kendini Tanımlamanın Yedi Başlığı

Arada dönüp duygulara da bağlanarak, düşünceleriyle kendine dair kararlar verebilir insan, bunlar onun iç çatışmalarını sağlayabilir. Hayat, bu şekilde de kolaylaşabilir. Kendi gerçekliğinizin ötesine uzanan, uğruna uğraşmaya değer görünen olanakları tasavvur edebilirsiniz.

1. Kendi hayatımızdaki en önemli ilişkileri tanımlamak: Hangi aşk, arkadaşlık ve akraba ilişkileri, benim için benliğimin bir parçası sayacağım kadar önemlidir? Benim dışımda hiç kimse belirleyemez bunu; ancak ben kendim, en fazla değer verdiğim kişilere, karşılığında da onların bana ilgi göstermelerini muhtemel kılacak olan özeni gösterebilirim.

2. Şimdiye kadarki hayatımızın, iyisiyle kötüsüyle en önemli tecrübelerini tanımlamak: Benliğimin sabit bileşenleri, onlar olmasaydı olduğum kişi olamayacağım unsurlar, nelerdir? Arada sırada kendime dair belirsizliğe düşersem, bunu hatırlayarak yeniden daha fazla açıklık kazandırabilirim: ”Ben işte buyum, bana damgasını vuran işte şudur.”

3. Kişisel hayatımızdaki nereye, niçin, niye’yi tanımlamak: Hayatım boyunca takip edeceğim rüyam nedir; belirli bir hedefle veya hedefsiz olarak da yürüyeceğim yol nedir? İnsanlar en acil ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, uğruna yaşamanın anlamlı görüneceği hedeflere ve amaçlara ihtiyaç duyarlar.

4. Davranışlarımıza yön verebilecek değerleri tanımlamak: Neyi değerli sayıyorum, tercihte bulunmam gerektiğinde neye öncelik vermeliyim.

5. Kendi benliğimizle ilgili alışkanlıkları tanımlamak: Hangi alışkanlıkların özenle bakımını yapmalıyım ki, güzelce yuva yapayım onları? Tabii ki yeni şeylere açık olmak önemlidir, fakat alışkanlıklar hayatı kolaylaştırır, çünkü yeni olandan farklı olarak onlar bir zahmete mal olmazlar. Bir şeyin düşünülüp örgütlenmesi gerekmez, her şey kendiliğindenmişçesine yürür.

6. Tecrübeleri hayatın bir parçası olabilecek korkuları, yaraları ve travmaları tanımlamak. Onları defetmeyi istemek, akla yakındır: Ama bunu başaramıyorsanız, sonu gelmez bir şekilde başınızdan atmaya gayret etmek yerine onları benliğinize entegre etmelisiniz: ”Bu da bana ait bir şey.”

7. Kendimiz için güzel olanı tanımlamak. Bunu kendine şu soruları sorarak yapmak: Benim gözümde güzel, nedir? Onu bulmak için ne yapabilirim? Onu nerelerde buluyorum? Güzel saydığım anlar, manzaralar, tatlar, konuşmalar, onayladığım düşünceler nelerdir? Bilinçli idrak edildiğinde, her türden güzellik, en büyük zorlukları bile ışığınızla gölgede bırakmanızı, alt etmenizi ve aşmanızı sağlayacak bir güç kaynağına dönüşebilir.

 

Hikâyesini senin yazdığın, kahramanlarını kendin seçtiğin, kurguda istediğin gibi oynayabildiğin bir öykü bu: Kendinin öyküsü. Ve seni hiç terk etmeyecek bir dost: Kendin.

İrem YALÇINKAYA

Kaynakça: Kendiyle Dost Olmak Hayatı Nasıl Kolaylaştırır? – Wilhelm Schmid

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content