Sevmeyi imkansız kılan hastalık: Depersonalizasyon Bozukluğu

Depersonalizasyon bozukluğu, kendinden uzaklaşma, kendine yabancılaşma ve kendini üçüncü bir şahıs olarak izleme durumu şeklinde ifade edilmektedir. Özellikle halk arasında kendine yabancılaşma durumu olarak bilinen depersonalizasyon bozukluğu, kişiliğini yitirme, duyarsız olma, kendi bedenini yanlış algılama ya da algılama bozukluğu olarak da ifade edilmektedir. Çoğu zaman çocukluk döneminde yaşanan çeşitli problem ve travmalara dayanan bu psikolojik rahatsızlık, yetişkinlik döneminde ortaya çıkmakta ve derealizasyon ile beraber anılmaktadır.

Derealizasyon ise gerçek dışı bir hal alma, gerçeğe karşı yabancılaşma, gerçek ile alakasız duygular deneyimleme şeklinde tanımlanmaktadır. Gerçeğe yabancılaşma / kendine yabancılaşma adı altında derealizasyon ve depersonalizasyonu beraber görebilmek mümkündür.

Depersonalizasyon bozukluğu yaşayan insanlara dünya, sanki bir sis ya da duman perdesinin ardındaymış, hatta iki boyutluymuş gibi gerçek dışı görünür.

Her 100 kişiden birinin karşılaştığı sanılan bu durum kolayca tanısı konan bir hastalık değil.

“Kişiliksizleşme” ve “gerçekdışılaşma” olarak da adlandırılan depersonalizasyon bozukluğunda kişi kendine yabancılaşarak bedenine uzaktan bakıyormuş hissine kapılıyor ve gerçeklik duygusunu yitiriyor. Bu olgu, aslında akut kaygı ve travma dönemlerinde gerçekliğin üstünü kapatan bir çeşit savunma mekanizması. Esrar gibi uyuşturucularla da kendini gösterebiliyor.

Depersonalizasyon Bozukluğu Nedenleri

 

Depersonalizasyon bozukluğu nedenleri, pek çok duruma ya da olaya dayanabilmektedir. Psikolji literatüründe üzerinde en çok durulan depersonalizasyon bozukluğu nedenleri ise; anksiyete ve aktif stres tepkisi, stres – tepki hiper uyarımı, ilaçların yan etkileri ile hipoventilasyon ve hiperventilasyondur.

Depersonalizasyon bozukluğu belirtileri genellikle aşırı stres ile alakalı belirtilerdir. Bu durum, aşırı derecede endişeli olmanın sonucu olan stresi de kapsamaktadır. Öte yandan devamlı olarak artan stres durumu, depersonalizasyon bozukluğunun en büyük nedeni olarak gösterilmektedir.

Bireyin kısa süreli bir korku yaşaması halinde stres – tepki hiper uyarım sistemi iyi bir şekilde çalışmaktadır. Fakat stres tepkileri oldukça sık ya da dramatik bir şekilde görüldüğünde belirtilerin, sorunların ve anomalilerin her türlüsü hakkında tecrübe kazanılmasına neden olacak yarı acil durumuna, diğer bir deyişle stres – tepki hiper uyarımına maruz kalınabilmektedir. Depersonalizasyon bozukluğu belirtileri de, bu duruma örnek olarak gösterilmektedir.

Hiperventilasyon ve hipoventilasyon da bu rahatsızlığın nedenlerinden bir diğeridir. Örneğin; yer altında çok derine inildiğinde yeterli oksijen alınamazken (hipoventilasyon), bu durum kandaki CO2 düzeyinde düşüş yaşanmasına ve duyarsızlık hissinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Depersonalizasyon bozukluğu ayrıca kullanılan bazı ilaçların yan etkisi olarak da ortaya çıkabilmektedir. Bireyin kullandığı ilaç nedeniyle kendisine karşı yabancılaştığını hissetmesi halinde, doktoruna müracaat ederek bu durumu bildirmesi ve terapi ya da tedavi yönteminin yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

Depersonalizasyon Bozukluğu Belirtileri

Aynı zamanda psikolojik bir rahatsızlık olan depersonalizasyon bozukluğu, çeşitli semptomların görülmesi ile anlaşılabilmektedir. Bireyin kendisini gerçeklikten kopmuş gibi hissetmesi, gerçekliğe temas edememesi, kendini rüya gibi bir durumun içerisinde hissetmesi, gerçeğin bir parçası olmaması, bedenini değişmiş hissetmesi, bedeninden ayrılarak başka bir kişi gibi dışarıdan bedenini izlemesi ya da hayatta değişmiş gibi hissetmesi, depersonalizasyon bozukluğu belirtilerindendir. Tüm bunların yanı sıra kişinin bedenini kendisin değil de bir başkasınınmış gibi hissetmesi, bir zombi ya da yaratık olduğunu düşünmeye başlaması, benliksiz, robot ya da kimliksiz olduğunu düşünmesi ve içinde bulunduğu durum ve düşüncelerden kendisini soyutlamış olması yine depersonalizasyon bozukluğu belirtileri arasında yer almaktadır.

Depersonalizasyon belirtileri, anksiyetenin semptomlarından önce, bu semptomlar ile beraber, semptomlardan sonra ya da bunlardan tamamen bağımsız olarak görülebilmektedir. Kendisine bu belirtiler ile müracaat eden bireyler için uygun tedaviyi başlatan psikologlar, öncelikle bu bozukluğun nedenini tespit etmekte ve buna göre bir tedavi yöntemi uygulamaktadır.

Bu hastalıkla yaşamını sürdüren kadınlardan biri Sarah. Mesleği oyunculuk ve rol yapmaya, farklı duyguları yansıtmaya alışık. Ancak yetişkin hayatının büyük bölümünde Sarah duygusal olarak hissiz, duygulanma yeteneğinden de yoksun olarak yaşamış.

BBC’ye konuşan Sarah, “Çok değer verdiğiniz ilişkileriniz, ana kalitelilerini kaybediyor. Ailenizi sevdiğinizi biliyorsunuz ama bunu normal bir şekilde hissetmek yerine teoride biliyorsunuz” diyor.

Bu, az bilinen zihin sağlığı sorunlarından depersonalizasyon bozukluğunun bir sonucu.

Sarah, bu dönemde üç kronik olay yaşamış. İlki, bitirme sınavlarına çalışırken gerçekleşmiş.

‘Evim film seti, eşyalarım dekor gibiydi’

Sarah “Bir anda bir şeyler yandı sanki. Her şey çok yabancı ve tehditkar göründü. Birden bire apartmanınız ya da çok çok iyi bildiğiniz bir yer bir film seti gibi, eşyalarınız da dekor gibi görünüyor” diye konuşuyor.

Başkaları ise bedenlerini terk ettikleri korkutucu deneyimler yaşadıklarını, uzuvlarının artık kendilerine ait olmadığını hissettiklerini ve dünyayı düzmüş gibi, iki boyutlu gördüklerini anlatıyor.

İkinci kronik olayda Sarah aynen bunu yaşamış.

“Elimdeki kitabı okuyordum. Birden ellerim bir çizim gibi göründü. Fiziksel dünyayla benim algım arasındaki ayrılmayı hissettim” diyor.

Şizofreni kadar yaygın

Bu nadir görülen bir bozukluk değil. Üç farklı araştırmaya göre her 100 kişiden biri bunu yaşıyor.

Uzmanlar bunun obsesif kompulsif bozukluk, şizofreni kadar yaygın olduğunu ve onlarca yıldır tıbbi anlamda zihin hastalıkları arasında kabul edildiğini söylüyor.

Tedavi edilmeyen hastalar, bu bozuklukla hayatları boyunca yaşamak zorunda kalabiliyor.

Buna karşın, hastalığı tanıyan tıp profesyonellerinin sayısı oldukça az.

Depersonalizasyon bozukluğundan mustarip yeni bir doktor, aile hekimliği eğitimi sırasında ya da tıp fakültesinde depersonalizasyon bozukluğunun anlatılmadığını söylüyor.

En az iki hastasına yanlış teşhis koyduğunu söyleyen doktor, meslektaşlarının çoğunun bunu duyduğuna inanmadığını belirtiyor.

Kraliyet Psikiyatrlar Koleji, bu bozukluğun daha fazla bilinmesi için çağrıda bulunuyor. Ancak kötü teşhis oranlarının yanısıra, tedaviye erişimde de sorunlar var.

 

Bu bozukluğun prevalansı, cinsiyete göre dağılımı ve ailesel dağılımı konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Depersonalizasyon bozukluğunun prognozu ile ilgili çalışmalar da çok azdır.

Tedavisi ile ilgili bilgiler yetersizdir. Destekleyici ve içgörü yönelimli psikoterapi önerilir. Eşlik eden belirtilere yönelik ilaç verilir. Antipsikotik ilaçlar yararsızdır.

 

İrem Yalçınkaya

 

Kaynakça:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Depersonalizasyon-derealizasyon_bozuklu%C4%9Fu

https://www.bbc.com/turkce/haberler-41399544

https://mcemyigit.com.tr/depersonalizasyon-bozuklugu-nedenleri-ve-belirtileri/

https://www.kimpsikoloji.com/depersonalizasyon-bozuklugu/

 

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Skip to content